Kader, bir ilm-i mütekaddimdir
21/05/2024 Salı Köşe yazarı O.Ü
Sual: Kader, Allahü tealanın olacakları önceden bilmesi midir yoksa, kullarına zorla yaptırması mıdır?
Cevap: Kaza ve kadere inanmak, imanın
şartlarındandır. Kaza ve kader, zeki insanların en çok takıldığı bir bilgidir.
Bu takıntılar, kaza ve kaderi iyi anlamamaktan ileri gelmektedir. Kaderin ne
demek olduğu iyi anlaşılsa, hiçkimsenin şüphesi kalmaz ve imanları da kuvvetli
olur.
Âlemlerin yaratanı,
yarattığı ve yaratacağı şeylerin hepsini, ezelden ebede, zerreden Arşa kadar
hepsini, maddeleri, manaları, bir anda ve bir arada bilir. Her şeyi yaratmadan
önce biliyordu. Her şeyin iki türlü varlığı olur. Biri ilimde varlık, ikincisi,
hariçte, maddeli varlıktır. İmam-ı Gazâlî hazretleri bunu bir misal ile, şöyle
anlatmıştır:
“Bir mühendis mimar,
yapacağı bir binanın şeklini, her yerini, önce zihninde tasarlar. Sonra
zihnindeki bu resmi, kâğıda çizer. Sonra bu planı, mimara ve ustalara verir.
Bunlar da, bu plana göre, binayı yapar. Kâğıttaki plan, binanın, ilimdeki
varlığı demektir ve zihinde tasavvur edilerek çizilen şeklidir. Buna, ilmî,
zihnî, hayalî vücut isimleri verilir. Kereste, taş, tuğla ve harçtan yapılan
bina da, hariçteki varlıktır. Mühendis mimarın zihninde tasavvur ettiği şekil,
yani bu şekle olan bilgisi, binaya olan kaderidir.”
Kaza ve kader bilgisi
karışık olduğundan, okuyanlarda, birtakım yanlış fikirler, evham ve hayaller
hasıl olabilir. Bunun için, din büyükleri, kaza ve kaderi çeşitli şekilde
anlatmışlardır. Böylece okuyan ve dinleyenler, sözlerin gelişine ve şekline
göre, tariflerin birinden faydalanabilir ve şüpheye düşmekten kurtulurlar.
Kader, ileride
yaratılacak şeyleri, Allahü teâlânın ezelde bilmesidir. Allahü teâlâ, her şeyi,
kudreti ve ilmi ile yaratıyor. İşte kader, bu ilimdir. Kader, hiçbir şey yaratılmadan
önce, Allahü teâlânın ilim sıfatının mahluklara olan bağlılığıdır. Kader bir
ilm-i mütekaddimdir, cebr-i mü-tehakkim değildir. Allahü teâlânın sonsuz
öncelerde bilmesidir, kullarına zorla yaptırması değildir.
Ehl-i sünnet
vel-cemâat, kadere iman etmiş, kadere inanmak imanın şartıdır demiştir. Kadere
inanmayan, mümin değildir dediler. Kaderin, iyisi, kötüsü, tatlısı, acısı, hep
Allahü teâlâdandır. Çünkü kader, bildiği şeyleri yaratmak demektir.