Hazret-i Mevlânâ, ney çalmadı, dönmedi!
17/12/2022 Cumartesi Köşe yazarı O.Ü
Celâleddîn-i Rûmî hazretleri, ney
ve başka hiçbir çalgı çalmadı, raks etmedi!..
Sual:
Mevlânâ hazretleri ney çalmış mıdır, ellerini açıp dönmüş müdür, eğer ney
çalmadı ve dönmedi idi ise, bu yapılanlar nedir?
Cevap: Mevlânâ
Celâlüddîn Rûmî hazretleri, evliyanın büyüklerindendir. Divanında otuz bin,
Mesnevisinde kırkyedi bin beyit vardır.
Allahü teâlânın aşkı ile dolmuş, evliyânın büyüklerinden olan,
Celâleddîn-i Rûmî hazretleri, ney ve başka hiçbir çalgı çalmadı, raks etmedi.
Dünyaya nur saçan Mesnevîsine, her memlekette, birçok dillerde şerhler,
açıklamalar yapılmıştır. Bunlardan en kıymetlisi, Mevlânâ Câmînin kitabıdır ki
bu kitapta deniyor ki:
“Mesnevînin birinci beytinde, 'Dinle
neyden, nasıl anlatıyor ayrılıklartan şikayet ediyor' deniyor.
Ney, İslam dininde yetişen kamil insan demektir. Bunlar, kendilerini ve her
şeyi unutmuş, her an, Allahü teâlânın rızasını aramaktadır. Ney, Farsçada yok
demektir. Bunlar da, kendi varlıklarından yok olmuştur. Ney denilen çalgı, içi
boş bir çubuk olup, bundan çıkan her ses, onu çalan kimseden hasıl olmaktadır.
O büyükler de, kendi varlıklarından boşalıp, kendilerinde, Allahü teâlânın
ahlakı zahir olmaktadır...
Neyin üçüncü manası, kamış kalem demektir ki, bundan da, insan-ı
kamil kastedilmektedir. Kalemin hareketi ve yazması kendinden olmadığı gibi,
kamil insanın hareketleri ve sözleri de, hep Allahü teâlâdandır.”
İkinci Abdülhamid Han zamanında Ankara Valisi olan Abidin
Paşa, Mesnevî şerhinde, neyin insan-ı kamil olduğunu, dokuz türlü ispat
etmektedir.
Sonraları, bazı cahiller, neyi çalgı sanarak, ney, dümbelek
gibi, şeyler çalmaya, dans etmeye başladılar. Oyun aletleri, o tasavvuf
üstadının türbesine konuldu. Celâleddîn-i Rûmî hazretleri, yüksek sesle zikir
bile yapmazdı. Nitekim Mesnevîsinde;
“Pes zi
cân kün, vasl-ı cânânrâ taleb, bî leb-ü bî gâm mîgû, nâm-ı Rab!” buyuruyor
ki; “O hâlde, sevgiliye kavuşmayı, can-u gönülden iste. Dudağını ve damağını
oynatmadan, Rabbin ismini kalbinden söyle!” demektir.
Sonradan gelen din cahilleri, ney, saz, tef gibi çalgılar çalarak, gazel okuyup dönerek, dans ederek, nefslerini zevklendirmişlerdir. Bu günahlara ibadet adını verebilmek, kendilerini din adamı tanıtabilmek için, Mevlânâ da böyle çalar ve oynardı, biz onun yolunda gidiyoruz diyerek, yalan söylemişlerdir.