“Dost sofrasında yenilen yemeğin hazmı kolay olur''
20/11/2023 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Meymûn bin Mihrân hazretleri tâbiînin büyüklerinden, olup hadîs
ve fıkıh ilminde büyük bir âlimdir. 657 (H.37) de Kûfe’de doğdu. Sonra Rakka’ya
yerleşti. Halife hazret-i Ömer bin Abdülaziz tarafından kâdı ve vâli olarak
Cizre’ye tâyin edildi. 734 (H. 116)’de Cizre’de vefât etti.
Meymûn bin Mihrân şöyle anlatıyor:
Bir gün, Halîfe Ömer bin Abdülaziz ile beraber bir mezarlığa
uğradık. Halife ağladı ve “Vallahi, şu mezara girip de azâbdan emin olan
kimseden daha nasibli, daha bahtiyar kimse bilmiyorum” buyurdu.
Kendisine sordular. “Arkadaşlarınızdan hiç ayrılmıyorsunuz ve hiç de
birbirinize küsmüyorsunuz. Bu nasıl oluyor?” Cevâbında buyurdu ki; ''Çünkü ben
dostlarıma hiç husûmet (hasımlık) beslemiyorum. Onlarla hiç mücâdele ve
münâkaşa etmiyorum.”
Meymûn bin Mihrân hazretleri buyurdu ki: “Allahü teâlânın takdirine rızâ
göstermeyen kimsenin ahmaklığının tedâvisi yoktur.”
“İnsan bir günah işlediği zaman, kalbine siyah bir nokta
yerleştirilir. Tövbe edince kalbi cilâlanır ve parlar. Dolayısı ile o siyah
nokta kaybolur. Ama tövbe etmezse ve günah işlemeye de devam ederse, nokta
nokta kalb kararır. Nihâyet bu siyahlık bütün kalbi kaplar. İşte buna (rân)
kalbin tamamen kararması) denir.”
“İki arkadaş birbirlerini sevdikleri zaman, birbirini ziyâret
etmeleri için aralarındaki mesafenin çok fazla olması mühim değildir.”
“Gizli işlenen günahın tövbesi gizli, âşikâre işlenen günahın
tövbesi âşikâre olur.”
“Ey Kur’ân-ı kerîmi okuyanlar! Kur’ân-ı kerîmi dünyâlık
kazancınıza âlet etmeyiniz.”
“İnsan, iki ortağın birbirini hesâba çekmesinden daha şiddetli
olarak kendisini hesâba çekmedikce, tam müttekîlerden (takvâ sâhibi) olamaz.”
“Eğer bir kimse sana haset ediyorsa, sen onun şerrinden korunmak
istiyorsan, işlerini ondan gizli yap.”
“Din kardeşlerine iyilik etmeden, onların rızâsını talep etmek
şaşkınlıktır.”
“Dostların sofrasında yenilen yemeğin hazmı kolay olur. Düşmanın
yemeği ise, insana ağırlık verir.”
“Bâzı hâllerde, yalan konuşmak doğruyu söylemekten daha
hayırlıdır. Meselâ elinde silâh olan bir kimse 'Öldürmek için falan kimseyi
arıyorum. Gördün mü?' diye sana sorsa, sen o kimseyi gördüğün hâlde,
birinin canını, diğerinin cinâyetten kurtulmasını isteyerek, o kimseyi
görmediğini, yakında buralara uğramadığını söylemez misin? İşte bu niyetle,
böyle hâllerde yalan söylemek câiz ve lâzımdır.”