Cihâdla ilgili hadîs-i şerifler
21/11/2023 Salı Köşe yazarı R.A
“Cehd” kökünden
gelen ve sözlük bakımından “bir işi başarmak için elden gelen bütün
imkânları kullanmak; güç ve gayret sarf etmek” mânâsındaki “cihâd”ın
ıstılâhî mânâsı ise, “Dînî emirleri öğrenip ona göre yaşamak
ve başkalarına öğretmek; iyiliği emredip kötülükten sakındırmaya çalışmak;
İslâm’ı teblîğ, nefse ve dış düşmânlara karşı mücâdele etmektir.” Cihâd cân,
mâl, silâh, el, dil, kalp gibi her türlü vâsıta ile
yapılabilir.
Bir kişi, Resûlullah Efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem)
gelerek:
“-Bana
cihâda denk bir amel gösterebilir misiniz?” dedi.
Resûlullah Efendimiz “Böyle bir amel bilmiyorum” buyurdu
ve müteâkıben Peygamberimiz ona “Allah yolunda cihâd eden kişi
yola çıktığında, sen de mescidine girip (o dönünceye kadar) hiç bırakmadan
namaz kılmaya ve gündüzleri hiç ara vermeden oruç tutmaya güç yetirebilir
misin?” diye sordu. Sual soran kişi “Buna
kim güç yetirebilir ki?” dedi. [Buhârî, Cihâd, 1; Müslim,
İmâre, 110; Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 1; Nesâî, Cihâd, 17; Ahmed, II, 344, 423]
Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurmuşlardır
ki:
“Cennette
yüz derece vardır ki, Allahü teâlâ, onları, Allah yolunda cihâd edenler için
hâzırlamıştır. Her derecenin arası, yerle gök arası kadardır. Allah’tan
istediğinizde, Firdevs’i isteyiniz! Zira o, Cennetin ortası ve en yüksek
yeridir.” [Buhârî, Cihâd, 4; Tevhîd, 22; Nesâî, Cihâd, 18; Ahmed,
II, 335, 339]
“Bir gün
ve bir gece hudûd nöbeti tutmak, gündüzü oruçla, gecesi ibâdetle geçirilen bir
aydan daha hayırlıdır. Şâyet kişi, bu nöbet esnâsında ölürse, yapmakta olduğu
işin ecri ve sevâbı, kıyâmete kadar devâm eder; şehîd olarak rızkı da devâm
eder (Cennette rızıklandırılır) ve kabirdeki suâl meleklerinden emniyette olur;
yanî hesâbın sıkıntısını çekmez.” [Müslim, İmâre, 163;
Tirmizî, Fedâilü’l-Cihâd, 2; Nesâî, Cihâd, 39; İbn-i Mâce, Cihâd, 7]
“Müşriklere
karşı mâllarınızla, cânlarınızla ve dillerinizle cihâd ediniz.” [Ebû
Dâvud, Cihâd, 17 / 2504; Nesâî, Cihâd, 1, 48]
Resûlullah Efendimiz, bir Cuma günü, Abdullah bin
Revâha’yı (radıyallahü anh), bir
seriyye için göndermişti. Arkadaşları sabâhleyin yola
çıktılar; o ise, kendi kendine “Ben, Resûlullah ile birlikte Cuma
namazını kılayım da, sonra onlara yetişeyim” diye düşündü.
Peygamber Efendimiz namaz kılınca, onu gördü ve “Niçin
arkadaşlarınla birlikte erkenden gitmedin?” diye sordu.
Abdullah bin Revâha “Sizinle birlikte Cuma namazını kılıp,
sonra onlara katılmak istedim” dedi. Resûlullah
(aleyhis-salâtü ves-selâm) “Yeryüzünde bulunan şeylerin tamâmını
infâk etsen, onların erken çıkışlarındaki fazîleti elde edemezsin” buyurdu.
[Tirmizî, Cum'a, 28 / 527; Ahmed, I, 224, 256, III, 438; Beyhakî,
es-Sünenü’l-kübrâ, III, 187)]
Cihâd, harp
meydânlarında savaşmaktan ibâret olmayıp İslâm’ı öğrenip muhâfaza etmeye ve
devâmını sağlamaya yardımcı olan her fiili içine alan geniş
bir mânâya sahiptir.
Bu durumda “i’lâ-yi kelimetullâh” yani
Allah’ın ismini, dînini yüceltmek için gösterilen her türlü çaba ve gayret cihâd olur.