"Mübarek ramazan ayı, çok şereflidir..."
24/04/2021 Cumartesi Köşe yazarı A.D
İftar vermek çok sevaptır. Korona salgınından dolayı evlerimizde veremesek
de fakir ve yetimlere bir şekilde ulaştırabiliriz.
Mübarek günlerdeyiz, (korona salgınına rağmen fırsatları iyi
değerlendirelim.) Bu ayda iftar vermek çok sevaptır. (Evlerimizde veremesek
de), Çevremizdeki fakir ve yetimleri, Öğrenci Yurtlarında kalan ve
geleceğin teminatı olan gençlerimizi unutmayalım... Mesela İhlas Vakfı
aracılığıyla Afrika’daki kardeşlerimize de iftar verebilirsiniz…
Yolda karşılaştığımız oruçluya, bir hurma veya bir zeytin verilse de iftar
verme sevabına kavuşulur. Peygamber efendimiz;
"Bir kimse, bu ayda bir oruçluya iftar verirse günahları affolur. O
oruçlunun sevabı kadar ona sevab verilir" buyurunca,
Eshab-ı kiramdan bazıları, bir oruçluyu iftar ettirecek kadar zengin
olmadıklarını söylediler. Onlara cevaben;
"Bir hurmayla iftar verene de, yalnız suyla oruç açtırana da, biraz
süt ikram edene de bu sevab verilir" buyurdu...
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
"Mübarek ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz,
zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan
farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz
gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat
olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun
sevabı hiç azalmaz..."
Her zaman misafir gelmesini arzu etmelidir. Peygamber efendimiz;
(Misafir istemeyende hayır yoktur) buyurdu.
Misafire yedirmekle, sadaka vermekle, insanın eli daralmaz. Cimrilik çok
kötüdür. Misafir kabul edip cimrilikten kurtulmaya çalışmalıdır! Hadis-i şerifte
buyuruldu ki: (Amellerin en faziletlisi, bir müminin ayıbını örtmek,
karnını doyurmak ve bir ihtiyacını karşılamak suretiyle onu sevindirmektir.)
***
Osmanlı döneminde zengin köşk veya konaklarda iftara davet edilen
misafirlerin yanında fakir halk için de sofralar hazırlanırdı. Kapıdan kim
gelirse geri çevrilmezdi. İftarın verildiği köşk veya konak ziyafet evi halini
alırdı. Misafirler iftarını yapıp teravihe gitmek üzereyken hane sahibi
tarafından; kehribar tesbihler, oltu taşlı ağızlıklar, gümüş yüzükler diş
kirası olarak hediye edilirdi...
Cömertliği ve hayırseverliğiyle meşhur olan Fatih Sultan Mehmet Han'ın Sadrazamı Mahmut Paşa'nın verdiği iftarlar daha farklı idi... Mahmut Paşa'nın konağında iftar yapanlar, diş kirasına ilâveten her akşam, mutlaka ikram edilen nohutlu pilavın gelmesini dört gözle beklerlerdi. Çünkü Paşa, pilavlar pişirilirken, kazanlara nohut biçimi verilmiş altınlar da attırırdı. İşte bu durum, "Kısmetinde olan, kaşığında çıkar" sözünü darb-ı mesel hâline getirmişti...