Dünyada hepimiz misafiriz...
25/08/2022 Perşembe Köşe yazarı S.A
Bu dünyada hem
garibiz, hem yolcuyuz. Garibiz, çünkü daha önce burada değildik. Yolcuyuz,
istesek de bizi burada durdurmazlar...
İş, eş ve benzer sebeplerle memleketinden uzakta yaşayan milyonlarca insan vardır. Vatan hasreti hiçbir şeye benzemez. Tatmayan anlayamaz, anlayan anlatamaz.
Doğduğu yerde
ölenlerin sayısının giderek azaldığı günümüzde herkes için değişmeyen gerçektir
sıla hasreti.
Hayat, bir rüya, bir
film gibi sanki. Yazılı bir senaryonun oyuncularıyız. Bizden öncekiler
oyunlarını oynayıp geçip gittiler. Biz de, pek fazla etki edemediğimiz bir
hayat yaşıyoruz. Sahne değişiyor, kostüm değişiyor, dekor değişiyor, oyun ve
oyuncu da değişiyor...
Gezip dolaştığımız
yerler ne kadar değişmiştir yapıldığı günden bugüne kadar, kim
bilir? Kimler gelmiş, kimler geçmiş taşlar dile gelse de anlatsa. Hepsi
toprak olmuş, toz olmuş, tarihin derinliklerine gömülmüş gitmiş.
Merhum Yunus Emre ne
güzel söylemiş: "Mal sahibi, mülk sahibi,/Hani bunun ilk
sahibi?/Mal da yalan, mülk de yalan,/ Var biraz da sen oyalan..."
Atalarımız demişler
ya: "At ölür, meydan kalır. Yiğit ölür, şan kalır..."
Gökkubbenin altında,
nerede olursa olsun bütün insanlar, kendilerinden sonrakilere bir şeyler
bırakabildilerse bahtiyar bir şekilde gülerek ölürler.
Sadi-yi Şirazi diyor
ki: "Sen hatırlamazsın, dünyaya geldiğin zaman ağlıyordun! Etrafındakiler
de gülüyorlardı. Anne kurtuldu, bir bebekleri oldu diye. Öyle bir hayat yaşa
ki, öleceğin zaman (doğumunun tersi olsun) sen gül, etrafındakiler
ağlasın... Sen gül! Çünkü güzel bir hayat yaşadın, farzları yaptın,
haramlardan sakındın, insanlara faydalı oldun. Memleketine, milletine yararlı
işler yaptın... Yanındakiler de senin gibi değerli birini kaybedecekleri için
ağlasınlar, ölümünden sonra da seni rahmetle yâd etsinler..."
Bizim dilimizde "gurbet" basit
bir kelime değildir. Maddi ve manevi bütün ayrılıkların, bütün yalnızlıkların
adıdır. Çoban da kullanır gurbet sözcüğünü, evliya olan ârifler de. Çobanın
anladığı gurbet kendi köyünden uzak kalmaktır. Ârif olanların gurbeti,
Rabbinden ayrı kalmasıdır.
Rabbini bulan, bütün
nimetlere, güzelliklere kavuşmuştur. O'nu kaybeden ise her şeyi kaybetmiştir.
Hazreti Ali radıyallahü anh, oğlu Hazreti Hasan'a buyurdu ki: "Garip,
Allah için bir dostu olmayan adamdır."
Fudayl bin İyad
hazretleri de gurbeti başka bir tarzda tarif ediyor. "Faziletli, güzel
ahlaklı kişilere gurbet olmaz." Onlar, yabancı yerlerde de olsalar, çevre
edinirler, dost bulurlar. Kötü insanlar ise kendi memleketlerinde olsalar bile
garip sayılırlar. Kimse onları sevmez, beraber olmak istemezler..."
Bir gün sevgili
Peygamberimiz aleyhisselam mübarek elini Abdullah bin Ömer'in omuzuna koyarak
şöyle buyurdu:
"Sen kendini
dünyada ya garip bil veya yolcu. Ya da kendini kabir ehlinden say."
Bu dünyada hem garibiz, hem yolcuyuz. Garibiz, çünkü daha önce burada değildik. Yolcuyuz, istesek de bizi burada durdurmazlar. Hepimiz burada misafiriz...