İyi iş yaptığını zanneden ama aldanmış olanlar!..
29/03/2021 Pazartesi Köşe yazarı R.A
“(Ey Resûlüm!) De ki: Size, yaptıkları iş bakımından (âhırette) en çok
ziyâna uğrayanları haber vereyim mi?.."
Allahü teâlâ, sözlerin en güzeli olan Kur’ân-ı hakîminin Kehf sûresinde
(103-108), kullarını uyarmakta ve şöyle buyurmaktadır:
“(Ey Resûlüm!) De ki: Size, yaptıkları iş bakımından (âhırette) en çok
ziyâna uğrayanları haber vereyim mi? (103)
Onlar o kimselerdir ki, dünyâ hayâtında yaptıkları çalışmalar boşa
gitmiştir; hâlbuki onlar güzel bir iş yaptıklarını sanıyorlardı. (104)
Bunlar işte o kimselerdir ki, Rablerinin âyetlerini ve O’na (hesap için)
kavuşmayı inkâr etmişlerdi de (hayır diye) yaptıkları bütün ameller boşa çıkmış
oldu. Artık onlar için, kıyâmet günü, hiçbir terâzi tutmayız (çünkü
amelleri boşa gitmiştir, tartılacak makbul şeyleri kalmamıştır.) (105)
İşte onların durumları böyle, cezâları da Cehennemdir. Çünkü küfretmişler
ve benim âyetlerimle, Peygamberlerimi eğlenceye almışlardı (onlarla istihzâ
ediyorlardı.) (106)
Îmân edip sâlih amel işleyenlere gelince, onlar için inecekleri, mekân
tutacakları yer Firdevs cennetleri olmuştur. (107)
İçlerinde ebedî olarak kalırlar, oradan da ayrılmazlar.” (108)
Dünyâda iyi iş yaptıklarını zanneden kâfirler, mürtedler, zındıklar ve
mülhidlere, kıyâmet gününde, “yaptığınız bütün ameller boşa gitmiştir,
onlar şimdi burada hiçbir işe yaramayacak” denilince, bu durum ne
büyük hüsrân, zarar, ziyân olur. O adamlar orada ne yapacaklar?
Cenâb-ı Hak, İnfitâr sûre-i celîlesinde âdemoğluna bir suâl sorulmaktadır:
“Ey insan! İhsânı, lütfu bol (engin kerem sâhibi) olan Rabbine karşı seni
aldatan nedir (seni ne aldattı ve isyâna sürükledi)?”
Allahü teâlânın kullarına olan nimetleri sayılamayacak kadar çoktur.
“O, size, istediğiniz her şeyden verdi. Allahın nimetini sayacak olsanız
sayamazsınız…” (İbrâhîm, 34)
“Ve düşünün ki, Rabbiniz şunu bildirdi: Andolsun, eğer şükrederseniz,
elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, haberiniz olsun,
gerçekten azâbım çok şiddetlidir.” (İbrâhîm, 7)
“Andolsun ki, nihâyet o gün, (dünyâda istifâde ettiğiniz) nimetlerden (her
nimetten) elbette hesâba çekileceksiniz, sorgulanacaksınız.” (Tekâsür, 8)
İyilik edene, teşekkür etmenin lâzım geldiğini her akıl sâhibi kabul eder.
Zâten şükür de; teşekkür etmek, iyilik yapana karşı kalp, dil ve
davranışlarla hürmet ve saygı göstermek demektir. Güzel huylardan
biri olan şükür, insanların Allahü teâlâ tarafından kendilerine ihsân edilen,
verilen sayısız nîmetlerine, iyiliklerine karşılık olarak sevinç ve
teşekkürlerini bildiren söz ve davranışlarda bulunmasıdır.
Bütün mahlûklara her nîmeti, iyilikleri veren yalnız Allahü teâlâdır. Allahü teâlâya şükretmek de, O’nun dînini kabul etmek ve dînin hükümlerine, yâni emir ve yasaklarına uymak demektir. Şükür, hem kulluk ve hem de insanlık vazîfesidir.