Dört türlü zekât malı vardır...
29/03/2023 Çarşamba Köşe yazarı V.T
Ahmed bin Hafs hazretleri Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerinden ve
evliyânın büyüklerindendir. Ebû Hafs-ı Kebîr künyesiyle meşhûr olmuştur.
Buhârâ'da doğup, aynı şehirde vefât etti.
Küçük yaşından itibâren ilim tahsîline başlayan Ebû Hafs-ı
Kebîr, zamânının âlimlerinden aklî ve naklî ilimleri tahsîl etti. İmâm-ı A'zam
Ebû Hanîfe hazretlerinin talebesi İmâm-ı Muhammed Şeybânî'den fıkıh ilmini
öğrendi. Bu ilimde ictihâd derecesine yükseldi. Reîsü'l-ulemâ (âlimlerin reîsi)
ünvânına sâhib oldu. Bir dersinde şunları anlattı:
Zekât vermek, hicretin ikinci senesinde ramazan ayında farz
oldu. Zekâtın farzı birdir. Her Müslümanın tam mülkü olan nisâb miktarındaki
zekât malının, belli zamanda, belli miktarını, zekât niyeti ile ayırıp,
emredilen Müslümanlara vermektir. Dört türlü zekât malı vardır: 1-Senenin
ekseri zamanında, çayırda parasız otlayan dört ayaklı hayvanlar. 2- Altın ile
gümüş. 3- Ticâret için alınıp, ticâret için saklanılan Ticâret eşyâsı. 4-
Yağmur suyu veyâ nehir, dere suyu ile sulanan, haraçlı olmayan bütün
topraklardan, uşurlu toprak olmasa bile ve vakıf topraktan çıkan şeyler.
Bunların zekâtına uşur denir. Uşur vermek, Kur’ân-ı kerîmde, En’âm sûresinin
yüzkırkbirinci âyetinde emredilmiş, onda birinin verilmesi de hadîs-i şerîfte
bildirilmiştir. Uşur, mahsûlün onda biridir. Haraç ise, beşte bir, dörtte bir,
üçte bir, yarıya kadar olabilir. Bir topraktan, ya uşur veyâ haraç vermek
lâzımdır. Kul borcu olan, borcunu düşmez. Uşrunu tâm verir.
Zekâtın farzı birdir. Bu da, niyet etmektir. Niyet kalb ile olur. Malın zekâtını ayırırken veyâ Müslüman fakîre verirken “Allah rızâsı için, zekât vereceğim” diye niyet edip de fakîre veyâ zekâtını fakîrlere vermek için vekîl ettiği kimseye verirken borç veyâ hediye veriyorum dese, câiz olur. Söze bakılmaz. Zekât ve sadaka diye birlikte niyet ederse, İmâm-ı Ebû Yûsuf’a göre, zekât olur. İmâm-ı Muhammed’e göre “rahmetullahi teâlâ aleyh”, sadaka olur. Zekâtını vermemiş olur. Vasiyet etmemiş meyyitin, bıraktığı maldan zekât borcu verilmez. Çünkü niyet etmesi lâzım idi. Vârisleri, kendi mallarından ödeyebilirler. Bu takdîrde, zekâtın iskâtı yapılmış olur. Zekâtı ayırırken ve fakîre verirken niyet etmeyip, verdikten çok sonra niyet ederse, mal, fakîrde bulunduğu müddetçe, câiz olur.