"Dervişlik, Allah'ı unutmamaktır..."
08/11/2020 Pazar Köşe yazarı V.T
"Size mezarda faydası olmayacak her şeyle alâkanızı kesiniz..."
Muhammed bin Mü'min Âbizî hazretleri büyük velîlerdendir. Afganistan’da
Âbiz köyünde doğdu. 1486 (H.892) senesinde Herat'ta vefât etti. Evliyânın
büyüklerinden Sa'deddîn-i Kaşgârî hazretlerinin sohbetlerinde yetişti, yüksek
olgunluklara kavuştu. O büyük zâtın talebelerinin en önde gelenlerinden ve
hizmetinde en çok bulunanlardan oldu. Her an Mevlânâ Sa'düddîn'in mânevî
terbiyesi ve koruması altında idi.
Bir gün hastalanmıştı. Yanındakiler o gece vefât edeceğini zannettiler.
Rüyâsında hocası Sa'deddîn hazretlerini gördü. Hocası, "Bismillâhi
hasbiyallahü tevekkeltü alallahi va'tesamtü billâhi fevvadtü emrî ilallâhi
Mâşâallah Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" duâsını öğretti. Bu duâyı
okuyarak uyandı. Bu duânın bereketi ile, üzerinde hastalıktan hiçbir eser
kalmadığını hissetti. Abdest alıp, gâyet dinç ve rahat olarak sabah namazını
kıldı...
Kendisine dervişlikten sorulduğunda buyurdu ki: "Size mezarda faydası olmayacak
her şeyle alâkanızı kesiniz. Dervişlik, elenmiş ve üzerine hafif su dökülmüş
toprağa benzer. Ne üzerine basanın ayağını incitir, ne de o ayağa toz
bulaştırır. Bu târif, dervişliğin kendisinin değil, sıfatının târifidir.
Hakîkatte dervişlik, her zaman ve her işinde Allahü teâlâyı unutmamaktır."
Talebeye lâzım olan edeb nedir? denildiğinde; "Talebeye üç şey çok
lâzımdır: Birincisi; her an abdestli bulunmak. İkincisi; bulunduğu hâli çok iyi
korumak. Üçüncüsü de; yiyip içtiğinin helalden olmasına dikkat etmektir"
buyurdu.
"İki tarafı çok keskin olan bir kılıcı, kabzasından duvara sağlam bir
şekilde yerleştirseler, gâfil bir kimse de süratle gelerek o kılıca kendisini
çarpsa ve boynu kopsa, o kılıcın ne kabahati vardır. Evliyâ çekilmiş kılıç
gibidir. Ona çarpan helâk olur. Evliyâya dil uzatan, o kılıca çarpan kimse
gibidir. Evliyâya dil uzatan, sıkıntı veren kimseyi evliyâ affetse bile, Allahü
teâlâ affetmez ve cezâsını mutlakâ verir."
"Zâhirî ve bâtınî bütün saâdetlerin, rahatlıkların hepsi, Resûlullah efendimize
tâbi olmakla ele geçer. O'na uymak nisbeti ne ise, huzûr ve saâdet de o
nisbettedir. Bu yolda ilerlemek, kâbiliyet, gayret ve isteğin bir araya
gelmesiyle mümkündür."
"Ağzına helva veren kimse ile, ensene tokat atan kimse arasında, fark gözettiğin müddetçe, îmânın kemâle gelmiş değildir."