"Selâmetle git gel evlâdım..."
29/11/2023 Çarşamba Köşe yazarı A.U
İstanbul’da yetişen
velîlerden Abdülehad Nûrî hazretleri bir gün talebelerine
şöyle seslenir:
“Üsküdar'da görülecek
bir işimiz vardır. Hanginiz bu işi yapar?”
Talebeden ses çıkmaz.
Çünkü denizde çok
şiddetli “fırtına” vardır. Öyle ki, dalgalar, “sıra
dağlar” gibi kıyıya çarpar.
Bu yüzden çalışmaz
kayıkçılar.
Talebeler bunu bilir,
hemen “peki” diyemezler.
Ama içlerinde bir
genç,
“Başüstüne hocam” der.
Büyük zât memnun olur.
“Peki, selâmetle git
gel” buyurur.
Delikanlı koşar hemen.
Ama “yüz”e
yakın kayıkçı vardır.
Hiçbiri kalkmaz
yerinden.
“Delirdin mi sen,
baksana şu rüzgâra!” derler.
Ama o, duymaz
hiçbirini.
Kendi kendine "Bu
işi hocam istedi. Rabbim yardım eder” der.
Kendine değil de
Rabbine güvenir.
Üstâdının himmet edeceğini
bilir.
O böyle düşünürken bir
kayıkçı;
“Haydi,
gidelim!” der.
Delikanlı sevinçle
koşar.
O anda fırtına
yavaşlar.
Ve tamâmen durur.
Deniz sütlimân olur.
Kısa zamanda gidip
gelirler. Ne bir üzüntü olur yolda, ne de keder.
Gelip bilgi verir
üstâdına.
Mübârek zât memnun
olur.
Ve açar ellerini “Yâ
Rabbî! Aç bu gencin kalp gözünü” diye yalvarır.
Duâ ânında kabul olur.
Kalp gözü açılır
gencin.
Evliyâ olur...