İnanmayan yanar!
30/12/2022 Cuma Köşe yazarı A.U
Alâeddîn Keykûbât, bir gün Sultân-ül-ulemâ’nın
bütün halka vaaz ve nasihat vermesini arzu etti.
Meydanda kürsü kuruldu.
Yanda bir mezarlık vardı.
İnsanlar kürsünün etrafında toplandılar.
Hâfızlar Yâsin-i şerîfi okudular.
Sultân-ül-ulemâ kalktı.
Meydandaki kürsüye oturdu.
Önce Besmele okudu.
Sonra Yâsin-i şerîfi tefsir etmeye başladı.
● ● ●
Kıyametin kopmasını.
Kabirden kalkmayı.
Mahşerde toplanmayı.
Güneşin bir mızrak boyu yaklaşmasını.
İnsanların grup grup ayrılmasını.
Defterlerin uçarak ele gelmesini.
Mizan terazisini.
Sırat köprüsünü.
Ceza ve mükâfatı bildirdi.
Cenneti, Cehennemi.
Uzun uzun anlattı.
Ehemmiyetini söyledi.
“İnanmayan
yanar” dedi.
● ● ●
Bunların hepsini kabul edip de ehl-i sünnet itikadına uygun
inanıp amel edenlerinse Cennete gideceğini bildirdi.
Herkes duygulandı!
Ağlamayan kalmadı!
O gece yattılar.
Rüyalarında, kabristanda yatan mevtaların Allahü teâlânın emriyle, kefenleri boynunda olduğu hâlde kabirlerinden çıkıp; "Ey Allahın velî kulu! Senin bu anlattıklarının hepsi doğru. Biz burada hepsini yaşıyoruz” deyip, tekrar mezarlarına girdiklerini gördüler.