İnsanda bulunan üç şey: Akıl, kalb ve nefis...
03/02/2021 Çarşamba Köşe yazarı V.T
Kalbin nefse aldanarak, fena huylu olmaması için nefsi zayıflatmak
lâzımdır.
Ebû Sa'd Ahmed Mâlînî hazretleri hadis âlimi ve evliyanın
meşhurlarındandır. Afganistan’da Herat’ın Mâlîn köyünde doğdu. Cürcân, Nîşâbur,
İsfahan, Bağdat, Şam, Mısır, Mekke ve Medine gibi yerleri dolaşarak pek çok
ilim tahsil etti. 409'da (m. 1018) Mısır'da vefat etti. Buyurdu ki:
Allahü teâlâ insanda üç şey yarattı: Akıl, kalb ve nefis. Akıl ve nefis
beynimizde, kalb göğsümüzün sol tarafındaki yüreğimizdedir. Bunlar, madde
değildir. Yer kaplamazlar. Nefis, dünya zevklerine, lezzetlerine düşkündür.
Bunların iyi, fena, faydalı, zararlı olduklarını düşünmez. Arzuları, şeriatın
emirlerine uygun olmaz. Şeriatın yasak ettiği şeyleri yapmak, nefsi kuvvetlendirir.
Daha beterini yaptırmak ister. Fena, zararlı şeyleri, iyi gösterip, kalbi
aldatır. Kalbe bunları yaptırarak, zevklerine kavuşmak için çalışır...
Kalbin nefse aldanarak, fena huylu olmaması için, kalbi kuvvetlendirmek ve
nefsi zayıflatmak lâzımdır. Aklı kuvvetlendirmek, İslâm bilgilerini okuyup,
öğrenmekle olduğu gibi, kalbin kuvvetlenmesi, yâni temizlenmesi de,
şeriata uymakla olur. Şeriata uymak için, ihlâs lâzımdır. (İhlâs),
işleri, ibâdetleri, Allahü teâlâ emrettiği için yapmak, başka hiçbir menfaat
düşünmemektir.
Kalbde ihlâs hâsıl olması, kalbin zikretmesi ile, yâni Allah ismini çok
söylemesi ile olur. Zikrin nasıl yapılacağını, Mürşid-i kâmilden öğrenmek ve
akılda bulunan ve his organlarından gelen dünya düşüncelerini kalbden çıkarmak
şarttır. Dünya düşüncesi hiç kalmazsa, kalb kendiliğinden zikretmeye başlar.
Şişedeki su boşalınca, havanın şişeye kendiliğinden, hemen girmesi gibidir.
Kalbi dünya düşüncelerinden korumak, kalbin Mürşid-i kâmilin kalbinden feyiz
[Nûr] alması ile olur. Kalbden kalbe (feyiz), muhabbet yolu ile akar. Mürşidin
başka memlekette bulunması veya vefât etmiş olması, feyiz gelmesine mani olmaz.
(Mürşid), İslâm bilgilerini iyi bilen ve şeriata tâm uyan, ihlâs
sahibi, Ehl-i sünnet âlimidir. Şeriata uymak ve Mürşid-i kâmilden feyiz
almak, kalbi kuvvetlendirdiği gibi, nefsi zayıflatır. Bu sebep ile (nefis),
kalbin şeriata uymasını, Mürşid-i kâmilin sohbetinde bulunmayı,
kitaplarını okumayı istemez. Dinsiz, îmansız olmasını ister.
Akıllarına uymayıp, nefislerine uyan kimseler, bunun için, dinsiz olmaktadır. Nefis ölmez. Fakat, gücü kuvveti kalmayınca, kalbi aldatamaz.