Allaha tam kulluk helâl lokmayla olur
31/05/2021 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Helâl lokma ile kalp; saf, berrak bir hâle gelir. Nefis tezkiye olunur.
Küçük Hamid Efendi Celvetî tarikatı şeyhlerinden Bandırmalı Şeyh Yusuf
Efendi'nin oğlu olup Üsküdar'da doğdu. İlim tahsilini ve sülûkünü tamamladıktan
sonra Medine’ye yerleşip talebe yetiştirdi. Ömrünün sonunda Bandırma’ya dönerek
1172 (m. 1758)’de vefat etti. “Şühûdü'I-Fâlib” isimli eserinde şöyle
yazmaktadır:
“Allah yolunda yürümek isteyen bir kişi, nefsine âit kibir (büyüklenmek),
şirk, cimrilik, başkaları hakkında sû-i zan (kötü düşünmek) gibi kötü
huylarından birini görürse, derhal nefsine bunların zıddı, tersi olan
iyilikleri yaptırmalı, bunun için gayret göstermeli, Allahü teâlâyı zikretmeye
yönelmelidir. Böyle yapınca, nefsin kötülükleri zayıflar, kalbin nûru artar.
Allahü teâlâ o kalbe, kendi muhabbetini (sevgisini) yerleştirir. Bu sebeple,
nefsinin alışmış olduğu kötü huylarını terk etmek kendisine çok kolay gelir.”
“Allahü teâlânın rızâsını kazanmak isteyen bir tâlib için, işlerini sağlam
temel üzerine kuracağı dört esas vardır:
1-Dili, tam bir gönül huzûru ile Allahü teâlâyı zikirle meşgûl etmek.
2-Kalbi hem de zorlayarak, dâima Allahü teâlâyı murâkabe hâlinde
bulundurmak.
3-Nefsin günah olan arzularına karşı, Allahü teâlânın rızâsını düşünerek
muhalefet etmek.
4-Allahü teâlâya tam kulluk edebilmek için helâl lokma yemek. Helâl lokma
ile kalp; saf, berrak bir hâle gelir. Nefis tezkiye olunur. Yani, helâl lokma
yemeğe devam etmek ile, hem nefsin yeme ve içmeye âit hakkı olan hazzı, lezzeti
tattırılmış olur ve hem de onun azgınlığına mâni olunur. Çünkü nefis, Allahü
teâlânın kuluna emânetidir. Ayrıca nefis, talibin yolculuğunda onun bineğidir.
Ona yapılan zulüm, başkalarına yapılan zulüm gibidir. Belki ondan daha
şiddetlidir. Çünkü nefsini gıdalarından mahrûm ederek onu ölüme terk eden,
yani kendini öldüren kimse hakkında, Cehennemde acı azaplar vardır.
Başkalarını öldürmekten daha büyük günahtır. Hâsılı kelâm, nefse bir iksir
çalıp, onu altına çevirmek lâzımdır. Bu iksir de, Allahü teâlâyı çok zikretmek,
hatırlamaktır. Bu zikrin ihlâs ile olması da şarttır.”
“Her ân Allahü teâlâyı murâkabe edip tefekkürde bulunmak, her saadetin anahtarıdır. Kalp, onunla temizlenir. Bu murâkabe, nefsin hevasını, arzularını yok eder. Cenâb-ı Hak ile ülfeti, yakınlığı ve murâkabeyi kuvvetlendirir. Kalbe, muhabbet (sevgi) tohumu eker ve onda sadâkat (doğruluk) hâsıl eder. Velhâsıl murâkabe, öyle bir bekçidir ki, ne uyur ve ne de gaflete dalar.”