Cennet ve Cehennem sonsuz değil midir?
Cennet ve Cehennem ebedidir
CEVAP
Cehennemin ve Cennetin sonsuz olduğuna dair birçok âyet-i kerime vardır.
Mesela Bekara 25, A.İmran 116, Maide 85, Enam 128, Tevbe 68, Hud 107.
Âyet-i kerimede Cehennem için de, Cennet için de (Hüm fiha
halidun = Onlar orada ebedi kalırlar) buyuruluyor. (Bekara 81,
82)
Ebedilik sıfatı
Sual: Kur’an-ı kerimde, kâfirlerin Cehennemde, müminlerin Cennette,
ebedi kalacağı bildiriliyor. Böyle olunca, Allahü teâlâdan başka şeyler için
de, ebedilik sıfatı kullanılmış olmaz mı?
CEVAP
Bunların var olmaları, varlıkta durmaları, kendilerinden olmadığı gibi, ebedi
olmaları da, kendilerinden değildir. Bunları, ebedi yapan, Allahü teâlâdır.
Allahü teâlâ, “Ol!” derse, var olur, “Yok ol!” derse,
yok olur. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Mahlûkların yok olacaklarına inanmak, yoktan var edildiklerine inanmak gibi,
imanın şartıdır. (Arş, Kürsi, Levh, Kalem, Cennet, Cehennem ve Ruh denilen
mahlûklar yok olmayacak, sonsuz var olacaklardır) ifadesi, bunlar yok
olamaz demek değildir. Allahü teâlâ, var etmiş olduğu şeylerden, dilediklerini,
tekrar yok edecek, dilediklerini de, yalnız kendi bileceği fayda ve sebeplerden
dolayı, hiç yok etmeyecek, bunlar ebedi, yani sonsuz var olacaklardır demektir.
Allahü teâlâ, dilediğini yapar ve istediğini emreder. Demek ki, âlem yani her
şey, Allahü teâlânın dilemesi ve kudreti ile vardır. Var olmaları için ve
varlıkta kalmaları için, Allahü teâlâya muhtaçtır; çünkü baki olmak demek,
varlığın her an devam etmesi demektir. Başka bir şey olmak demek değildir. Hem
var olmak, hem de varlıkta kalabilmek, Allahü teâlânın iradesi, dilemesi ile
olur. (3/57)
Cennet de, Cehennem de dolacaktır
Sual: (Cennette boş yer kalınca, doldurmak için yeni insanlar
yaratılacaktır) diyenler olduğu gibi, (Cehennemdeki bütün insanlar çıkacak,
böylece Cennet dolacak, Cehennemde kimse kalmayacaktır) diyenler de var.
Hangisi doğrudur?
CEVAP
İkisi de doğru değildir. Allahü teâlâ, Cenneti de, Cehennemi de dolduracaktır.
Müminler, Cennette ebedi kalacak ve sayıları hiç eksilmeyecektir. Kâfirler de,
Cehennem de sonsuz kalacak ve sayıları eksilmeyecektir. Cehennemden sadece,
günahkâr müminler, cezalarını çektikten sonra çıkıp Cennette girecek ve orada
sonsuz kalacaklardır.
Ebedi olan Cennet ve Cehennemin dolacağını bildiren bir hadis-i şerif meali
şöyledir:
(Cennet, “Bana güçsüzler ve yoksullar girecektir” diye bazı deliller
bildirdi. Cehennem de, “Bana da, cebbarlar ve kibirliler girecektir” dedi.
Allahü teâlâ da buyurdu ki: “Ey Cehennem, sen benim azabımsın; dilediğim
kimseleri [kâfirleri] seninle cezalandırırım. Ey Cennet, sen
de benim rahmetimsin; dilediğim kimselere [müminlere] seninle
rahmet ederim. İkinizi de dolduracağım.”) [Müslim]
Allah’ın merhameti ve azabı
Sual: (Sonsuz merhamet sahibi Allah, kendi yarattığı kullarını,
kâfir de olsa, sonsuz Cehennemde yakmaz) demek doğru mudur? Kâfirler,
Cehennemde sonsuz kalmayacak mı?
CEVAP
Kâfirler Cehennemde sonsuz kalacaktır. Söyledikleri çok yanlıştır. Allahü teâlâ
elbette sonsuz merhamet sahibidir, fakat kimlere, nasıl merhamet edeceğini de
kendisi bildirmiştir. İki âyet-i kerime meali şöyledir:
(O gün merhametim yalnız, benden korkarak kâfir olmaktan ve günah işlemekten
kaçınanlara, zekâtını verenlere, Kur’an-ı kerime ve ümmi nebi olan Resule
inananlara mahsustur.) [Araf 156, 157]
(İnkârcıları, zâlimleri Allah asla affetmez, onları içinde ebedî kalacakları
Cehennem yoluna iletir.) [Nisa 168]
Allahü teâlâ merhamet sahibi olduğu gibi, aynı zamanda intikam alıcı ve
ganîdir. İstediğini yapmakta hiç kimseden çekinmez. (Rıyad-un-nasıhin)
Cehennem sonsuz değil mi?
Sual: İbni Teymiyye, (Cehennem sonsuz değil) dediği
için, İbni Teymiyyeci bir arkadaş, (Nebe sûresi 23. âyetinde, sonsuz
olarak değil, asırlar boyunca Cehennemde kalınacağı bildiriliyor. Dolayısıyla,
kâfirler de Cehennemde ebedî kalmayacaktır) diyor. Bu yanlış değil mi?
CEVAP
Evet, yanlıştır. Bahsedilen âyet-i kerimenin meali şöyledir:
(Onlar orada ahkâb [hukublar, devirler] boyunca
kalacaklardır.) [Nebe 23]
Ahkâb, hukub kelimesinin çoğuludur. Hukub,
birçok seneleri ihtiva eden bir devir demektir. İmam-ı Kurtubi hazretleri
tefsirinde buyuruyor ki:
(Devirler boyunca orada kalacaklar) demek, (Devirler devam ettikçe, Cehennemde
kalacaklar) demektir. Bu devirlerin ardı arkası kesilmeyecektir. Her bir devir
geçtikçe bir başkası gelecektir. Sonsuza kadar, ardı ardınca günler gelecek,
demektir. Eğer beş ya da on ahkâb denilseydi ya da buna benzer bir ifade
kullanılmış olsaydı, o zaman belirli bir zamana delalet ederdi. Ahkâbın söz
konusu ediliş sebebi, hukubun en uzun süreyi kapsadığından dolayıdır.
Böylelikle onların anlayışlarının benimsediği ve bildikleri şekilde onlara
hitap etmiş olmaktadır. Burada bu ifade, ebedîlik için kullanılmıştır. Yani
onlar orada ebediyen, sonsuz olarak kalacaklardır.
Ahkâb ifadesi kalblere daha bir dehşet verir ve ebediliğe daha açık bir delil
teşkil eder. Anlamlar birbirine yakın olduğu için ahkâb ifadesi kullanılmıştır. (Cami’u
li-Ahkâm)
Beydâvî, Celâleyn, Medârik tefsirlerinde de, (Sonsuz devirler
boyunca içinde kalacaklar) şeklinde açıklanmıştır. Bu husus şu mealdeki âyet-i
kerimelerde, daha açıkça bildirilmiştir:
(Kötülükleri [günahları, küfürleri] kendilerini çepeçevre
kuşatanlar cehennemliktir, orada ebedî kalırlar.) [Bekara 81]
(Şüphesiz, kâfirlere Cehennem azabı ebedîdir, sonsuzdur.) [Zuhruf
74]
Cennet de, Cehennem de sonsuzdur
Sual: Cennet ve Cehennem her ikisi de sonsuz mudur, Cehennemdekilerin kurtulma
ihtimali hiç yok mudur?
Cevap: Konu ile alakalı olarak İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât
kitabında buyuruyor ki:
“Müminlere mükafat ve nimet için hazırlanmış olan Cennet ve kâfirlere azap için
hazırlanmış olan Cehennem şimdi vardır. Her ikisini de, Allahü teâlâ, yoktan
var etmiştir. Kıyamette her şey yok edilip, tekrar yaratıldıktan sonra ebedi,
sonsuz olarak varlıkta kalacaklar, hiç yok olmayacaklardır. Sual ve hesaptan
sonra, müminler Cennete girince, burada sonsuz kalacaklar, Cennetten hiç
çıkmayacaklardır. Bunun gibi, kâfirler de, Cehenneme girince, Cehennemde sonsuz
kalacaklar, ebedi, sonsuz olarak azap çekeceklerdir. Bunların azaplarının
azaltılması caiz değildir. İbni Teymiyye, kâfirlerin Cehennemde sonsuz
kalacaklarını inkâr etmektedir. Halbuki; (Onların azapları
hafifletilmeyecek, onlara hiç yardım olunmayacaktır) mealindeki âyet-i
kerime meşhurdur. Kalbinde zerre kadar imanı bulunanı, günahlarının çokluğu
sebebi ile Cehenneme soksalar da, günahları kadar azap edip, sonunda,
Cehennemden çıkarılır ve onun yüzünü siyah yapmazlar. Kâfirlerin yüzleri ise,
siyah yapılır. Müminleri Cehennemde zincirlere bağlamazlar. Boyunlarına tasma
takmazlar. Böylece kalplerindeki zerre imanın hürmeti, kıymeti belli olur.
Kâfirleri ise, kelepçe ve zincirlere bağlarlar.”
Sonsuz azapta kalma tehlikesi
Sual: Cehennemin sonsuz azabından kurtulmak için akıllı bir kimsenin, bundan
kurtulma çaresini düşünmesi gerekmez mi?
Cevap: İmanı olmayan kimsenin, sonsuz olarak Cehennemde kalacağını,
âyet-i kerimeler ve Peygamber efendimiz haber vermiştir. Bu haber elbette
doğrudur. Buna inanmak, Allahü teâlânın var ve bir olduğuna inanmak gibi
lazımdır. Herhangi bir insan, sonsuz olarak ateşte yanmak felaketini düşünürse,
korkudan aklını kaçırması lazım gelir. Bu korkunç felaketten kurtulmanın çaresini
arar. Bunun çaresi ise; Allahü teâlânın var ve bir olduğuna, Muhammed
aleyhisselamın Onun son Peygamberi olduğuna, Onun haber verdiği şeylerin
hepsinin doğru olduğuna inanmaktır ki, insanı bu sonsuz felaketten
kurtarmaktadır. Bir kimse, ben sonsuz azaba inanmıyorum, bunun için böyle bir
felaketten korkmuyorum, bu felaketten kurtulmak çaresini aramıyorum derse, buna
denir ki; inanmamak için elinde senedin vesikan var mı? Hangi ilim, hangi fen
inanmana mani oluyor? Elbette vesika gösteremeyecektir. Senedi, vesikası
olmayan söze ilim, fen denir mi? Buna zan ve ihtimal denir. Milyonda, milyarda
bir ihtimali olsa da, sonsuz olarak ateşte yanmak korkunç felaketinden sakınmak
lazım olmaz mı? Az bir aklı olan kimse bile, böyle felaketten sakınmaz mı?
Sonsuz ateşte yanmak ihtimalinden kurtulmanın çaresini aramaz mı?
Görülüyor ki, her akıl sahibinin iman etmesi lazımdır. İman
etmek için vergi vermek, mal ödemek, yük taşımak, ibadet zahmeti çekmek,
zevkli, tatlı şeylerden kaçınmak gibi sıkıntılara katlanmak lazım değildir.
Yalnız kalp ile, ihlas ile, samimi olarak inanmak kâfidir. Bu inancını
inanmayanlara bildirmek de şart değildir. Sonsuz ateşte yanmaya inanmayanın
buna çok az da bir ihtimal vermesi, zan etmesi akıl ve insanlık icabıdır.
Sonsuz olarak ateşte yanmak ihtimali karşısında, bunun yegane ve kati çaresi
olan iman nimetinden kaçınmak, ahmaklık, hem de çok büyük şaşkınlık olmaz mı?
Senâüllah Pânî-pütî hazretleri buyuruyor ki:
“Allahü teâlânın varlığı, sıfatları, razı olduğu ve beğendiği şeyler, ancak Peygamberlerin
bildirmesi ile anlaşılır. Akıl ile anlaşılamaz. Bunları bize Muhammed
aleyhisselam bildirdi. Hulefâ-i râşidînin, eshâb-ı kiramın çalışmaları ile de,
her tarafa yayıldı.”