Bir nazarı kâfi geldi...
02/09/2020 Çarşamba Köşe yazarı A.U
Ebül Feth-i Serahsî hazretleri, devrinin bir tekiydi.
Ebül Fadl-ı Serahsî hazretlerinin talebesidir.
Bu zât, hocasını çok severdi.
Her iyi şeyi Ondan bilirdi.
Yâni, “Onun himmeti” derdi.
Bir gün, bâzı dostları geldi.
Oturup birlikte sohbet ettiler.
Bir ara bu zâta sordular ki:
“Bu mertebeye nasıl yükseldiniz?”
Cevâben buyurdu ki:
“Hocamın sâyesinde.”
Sonra şöyle anlattı:
Bir gün bir dereye gittim.
Dere kenarında yürüyordum.
Bir ara ileride hocamı gördüm.
Su üstünde yürüyordu.
Ve bana doğru geliyordu.
Nihâyet yanıma geldi.
Ve bana, şefkatle bir defa baktı.
İşte ne olduysa, o bakışla oldu.
Beni en alçaktan aldı.
Ve en yükseğe kaldırdı.
Bunları söyleyip, şöyle özetledi:
“Maddî ve mânevî ne kazandımsa, hepsi hocamın bereketidir.”
● ● ●
Bu zât bir gün sevdiklerine;
"Bir kişi Allaha âsi olsa, isyân etse, mahlûklar da ona isyân eder.
Ben; Rabbime isyân edip etmediğimi, hayvanlarımın bana olan tavrından
anlarım" buyurdu.
Dinleyenler sordu:
"Nasıl anlarsınız efendim?"
Büyük velî;
"Şöyle ki; Ben Rabbime itâat edersem, onlar da bana itâat eder. Ben isyân edersem, onlar da bana isyân ederler" buyurdu.