Çifte bayram yapıyoruz...

03/08/2020 Pazartesi Köşe yazarı R.A

Çifte bayramdan birincisi Ayasofya Câmii'nin açılması; ikincisi de, 31 Temmuz 2020'de Kurbân Bayramı'nın başlamasıdır...

 

Takrîben 9 asır kilise, 5 asır câmi, 86 sene de müze olarak kullanılan “Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi”nin, yeniden aslî hüviyetine yanî câmi hâline dönüştürülmesinden dolayı, Türkiye, Türk Cumhûriyetlerinin tamâmı ve bütün İslâm âlemi bayram etmektedirler.

Bundan dolayı, çifte bayramdan birincisi Ayasofya Câmii'nin açılması; ikincisi de, malûm olduğu üzere, takvimlere göre 31 Temmuz 2020 (10 Zil-hicce 1441) Cuma günü, iki dînî bayramımızdan ikincisi olan Kurbân Bayramı'nın başlamasıdır ve 4 gün devâm ediyor.

24 Temmuz Cuma günü yapılan târihî açılışa iştirâk eden câmi içindeki 400-500 kişilik özel davetliler arasına, bizi de dâhil eden İstanbul İl Müftüsü Sayın Prof. Dr. Mehmet Emin Maşalı ve Diyânet İşleri Başkanı Sayın Prof. Dr. Ali Erbaş’a ve yurt içinden ve dışından 400-500.000 kişinin katılımıyla hengâmeye dönen o günde, câmiye girişimizde yardımı olan sayın D.İ.B. Özel Kalem Müdürüne kalbî teşekkürlerimi takdim ediyorum.

Danıştay’daki 5 kahramân hukûk adamı, 1934’teki hukûka aykırı olan “Bakanlar Kurulu Karârı”nı iptâl etti; karârlı, korkusuz ve milletin arzûlarını yerine getiren Cumhûrbaşkanı da çıkardığı bir karârnâme ile, “Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîf”ini aslına çevirdi. Emeği geçenlerden Allahü teâlâ râzı olsun. Danıştaya dava  açan emekli öğretmen İsmâîl Kandemir beyefendiye de kalbî şükrân borçluyuz.

Bütün Türk milleti ve Müslümânlar, Fâtih Sultân Mehmed Hân’ın bedduâsından kurtulmuş oldular. Hepimiz, emeği geçenlere, şükrân ve minnet borçluyuz.

Bugüne kadar, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı seviyesinde birçok teşebbüs oldu, ama bu ikinci târihî açılış bugüne nasipmiş. Nitekim İstanbul’un fethi için de, târih boyunca çok teşebbüsler olmuştur, ama Fâtih Sultân Mehmed Hân’a ve Hocası Akşemseddîn’e nasip olmuştur; gerçekten bu bir nasip işi.

Türkiye Cumhûriyeti “Tapu Senedi”nde Ayasofya Câmii'nin Sâhibi kısmında: “Ebul-fetih Sultân Mehmed Vakfı” yazılı. Tapunun vasfı kısmında ise “Türbe, Akaret, Muvakkıthâne ve Medreseyi müştemil Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi” ifâdesi vardır.

Sevgili Peygamberimiz, “Kostantîniyye (İstanbul) muhakkak fetholunacaktır; onu fetheden kumandân ne güzel kumandân, fetheden ordu da ne güzel ordudur” müjdesini verdikten sonra, İstanbul, bütün Müslümânların “Kızılelma”sı olmuş ve onlar tarafından defalarca muhâsara edilmiş, ama nice hikmetlere mebnî, Fâtih Sultân Mehmed Hân'a kadar bu fetih, başkalarına müyesser olmamıştır...

Yukarıdaki hadîs-i şerîf, birçok kıymetli hadîs kitâbında yazılıdır. [Fetih hadîs-i şerîfi için, Marmara Üniversitesi İlâhiyât Fakültesi Hadîs Anabilim Dalından emekli bir Profesör meslektaşımızın 18 referans, İstanbul İlâhiyat’taki başka bir hadîs Profesörü meslektaşımızın da 24 kaynak zikrettiklerini ifâde edebiliriz.]

Dünyâdaki târihî eserler arasına dâhil edilen bu târihî binâ, her ne kadar Bizanslılar tarafından yapılmış ise de, bugüne kadar ayakta durması Türk mimârlar, bu meyânda Mimâr Sinân ve Osmânlı Sultânları sâyesinde olmuştur.