İstişare etmek ibadettir!
04/06/2022 Cumartesi Köşe yazarı A.D
Mevlânâ Celâleddîn-i
Rûmî hazretleri, Mesnevî'de buyuruyor ki: "Aklın varsa bir başka
akılla dost ol da, işlerini danışarak yap!.."
Dinimizde, danışmanın, yanlışları ikaz etmenin ayrı bir yeri vardır. Danışarak iş yapmak sünnettir. Danışmak insanı pişman olmaktan koruyan bir kale gibidir. Kur'ân-ı kerimde, iyi kimseler, büyük zatlar övülürken "İstişare ederek iş yaparlar" buyuruluyor. (Şura 38)
Bu bakımdan din
büyükleri, "İstişare etmek, sebebe yapışmaktır ve kıymetli bir
ibadettir" buyuruyorlar.
Peygamber efendimiz
Eshabı ile istişare ederdi. Bazen bir iş için, akıl, takva, hikmet ve tecrübe
sahibi on kişiye danışırdı. Her şeyi bildiğimizi zannederiz; hâlbuki
bildiğimizi zannettiğimiz nice şeyleri bilmediğimiz meydana çıkıyor.
Danışılarak yapılan işin neticesi iyi olur. "Meşveretsiz yapılan şeyden
hayır gelmez" demişlerdir...
Mevlânâ Celâleddîn-i
Rûmî hazretleri, Mesnevî'de buyuruyor ki: "Aklın varsa bir başka
akılla dost ol da, işlerini danışarak yap!.."
Danışmamanın temelinde
kibir vardır. Kibirli, kendini üstün gören insan başkasına danışamaz. Kendini
beğenmenin en kötüsü, hatalarını, nefsinin arzularını beğenmektir. Hep nefsine
uyar, nasihat kabul etmez. Başkalarını bilmez zanneder. Hâlbuki bilmeyen
kendisidir...
"EY HABİBİM,
İSTİŞARE ET!"
Ebû Bekr-i Sıddîk
"radıyallahü anh" halife idi... Hazreti Ömer'e biri geldi
müşriklerden ve "Ya Ömer bunu imzalar mısın?" diyerek bir kâğıt
uzattı. Bu adama, Ebû Bekr-i Sıddîk, kalbi İslama ısınsın diye bir parça
toprağın tapusunu vermişti. (Peygamber efendimiz,
"Müellefe-i kulüb" denilen, yani Müslüman olmaları niyetiyle,
kendilerine ihsanda, ikramda bulunulan veya kötülükleri önlenmek istenilen bazı
kimselere böyle davranırdı.) Fakat adam "Nasıl olsa
Ebû Bekr'den sonra Ömer halife olacak. Onun zamanında bu kâğıt itibarını
kaybetmesin, bir de ona imza ettireyim..." düşüncesiyle getiriyor
evrakı o zaman Beyt-ül-mal emini olan Hazret-i Ömer'e. O da "Hadi
gel beraber Ebû Bekr'e gidelim" diyor... Birlikte gidiyorlar. Ebû
Bekr-i Sıddîk ile Hazreti Ömer arasında şu tarihî konuşma geçiyor:
-Sen mi verdin bu
evrakı yâ Ebâ Bekr?
-Evet ben verdim yâ
Ömer.
-Nasıl verdin?
-Cenab-ı Peygamber
verdiği için verdim. O veriyordu ben de verdim.
-Ama o zaman İslamiyet
zayıftı, biz o zaman çok sıkıntıdaydık, şimdi o hâlde değiliz. Fakat bunu kendi
başına veremezsin!.. En azından Eshab-ı kiramdan üç dört kişiyle istişare
etmelisin. "Ben bu kişiye, şu yeri vermek istiyorum, vereyim mi,
vermeyeyim mi?" diye danış, ondan sonra ver. İstişare etmeden,
sakın Beyt-ül maldan (hazineden) bir kuruş harcama!..
Hazreti Ömer; Hazreti
Peygamberin vekili, dünyadayken Cennetle müjdelenen Ebû Bekr-i Sıddîk'a şunu da
hatırlatıyor:
O Peygamberdi, (aleyhissalatü vesselam) O dahi istişare ederdi. Çünkü Allahü teala Ona bile emir verdi: "Ey Habibim! Bir şeye karar vermeden evvel, istişare et!"