“Namazlarını kılabildin mi evladım?”
30/08/2021 Pazartesi Köşe yazarı A.U
Anadolu evliyâsından
olup, 1697'de İstanbul'da vefât eden Gavsî Ahmed Dede’nin
yakınlarından bir delikanlı vardı.
Bu zâtı çok seviyordu.
Bu genç, bir yolculuğa
çıktı.
Deniz yolculuğuna.
Dönüşte geldi bu zâtın
huzûruna.
Büyük zât sevgiyle
karşıladı genci
Buyurdu ki:
“Hoş geldin oğlum.”
“Hoşbulduk hocam.”
“Yolculuk nasıl geçti
evlâdım?”
“Hamdolsun hocam, iyi
geçti.”
“Bir terslik oldu mu?”
“Hayır hocam, olmadı.”
“Peki, gemide
namazlarını tamam kılabildin mi?”
Genç, büktü boynunu.
Mahçup bir hâli vardı.
Zîrâ yolculuk
esnâsında birkaç vakit namazı kazâya kalmıştı.
Büyük velî anladı:
“Yoksa kılamadığın
namazlar mı oldu?”
“Evet hocam. Maalesef
birkaç vakit namazım kazâya kaldı.”
Merakla sordu:
“Neden oğlum?”
“Gemide eşyâlarım
vardı. Onların yanından ayrılamadım.”
“Çalınır diye mi
korktun?”
“Evet hocam.”
Büyük zât üzülmüştü.
“Vâh evlâdım, çok
yanlış yapmışsın. Keşke bütün malların çalınsaydı da, bir vakit namazın kazâya
kalmasaydı. Bana sorarsan, bir vakit namâzım kazâya kalacağına, bin defâ ölmeyi
tercîh ederim” buyurdu.