"İbâdete zarar gelmemesi için ilim talep ediniz!.."
08/02/2022 Salı Köşe yazarı V.T
Bir iş, ancak emrolunduğu şekilde yapılırsa, ibâdet olur. Bu da
ancak ilimle bilinir...
Kutbüddîn-i
İsfehbezî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî'nin üç
büyük talebesinden biridir. İran’da İsfehan'da doğdu ve orada ilim tahsil etti.
Mısır'a gitti ve Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî hazretlerinin sohbet ve hizmeti ile
şereflenerek, tasavvufta yetişti. Hocasının vefâtından sonra oralarda
duramayıp, Mekke-i mükerremeye yerleşti. 1361 (H.763)’de orada vefât etti.
Kendisinden nasîhat isteyenlere buyurdu ki:
"İlmi, ibâdete zarar gelmemesi için talep ediniz. İbâdeti de, ilme
zarar gelmemesi için isteyiniz. Kulun hakkı, ancak bu ikisiyle meşgûl
olmasıdır. Akıllı kimse, îmânını korumak için, Allahü teâlânın emir ve
yasaklarında gevşeklik göstermez ve sâlih amellerde kusur etmez. Allahü
teâlânın, müminlerin kalplerine verdiği îmân, tabîat ve hevâ zulmetiyle
perdelenmiştir. Bunun açılması için perdeleri ortadan kaldıracak şeye ihtiyaç
vardır. Allahü teâlâ, sâlih amellerle îmânı kuvvetlendirmek için, emir ve
yasak, vaat ve vaîdlerde bulunmuştur. Kökü, yakîn toprağında bitmeyen,
dalları amellerle meydana gelmeyen her îmân, Azrail aleyhisselâm canı almaya
geldiği zamandaki şiddetli korkular karşısında sâbit kalamaz. Böyle kişinin,
sonunda îmânsız ölmesinden korkulur. Bu da ancak son nefeste ve ölüm korkuları
zuhûr ettiği zaman belli olan bir durumdur. Bu hâl meydana geldiğinde, çok az
insan îmânında sebât eder. Onun için akıllı kimsenin, sâlih amellerin faydasına
kavuşması, Ehl-i sünnet îtikâdında olması lâzımdır. Güzel ahlâk sâhibi
olmalıdır. Farzlar, sünnetleri ile birlikte yapılmalıdır. Farzların yardımcısı
ve tamamlayıcısı, sünnetlerdir. Kim Kitâb ve Sünnet ilmiyle, Selef-i
sâlihîn ve Ehl-i sünnet yoluna göre îtikâdını düzeltmezse, çalışmaları zâyi
olur. Gayreti boşa gider. Hazret-i Ali buyurmuştur ki:
"Allahü
teâlâya ilimsiz ibâdet eden kimse, değirmene bağlı merkep gibidir. Gün boyunca
yürür, fakat hep aynı yerindedir." Câhil de böyledir. Cehâletle, Allahü
teâlâya çok çok ibâdet eder. Fakat bu ibâdeti, onun Allah indinde yakınlığını
arttırmaz. Bâzen kul çok ibâdet yapar, fakat câhil olduğundan ibâdeti emre
uygun olarak yapamaz, dolayısıyla boşu boşuna yorulmuş, meşakkat ve zahmet
çekmiş olur. Bir iş, ancak emrolunduğu şekilde yapılırsa, ibâdet olur. Bu da
ancak ilimle bilinir. Peygamber efendimiz;
"İlim öğrenmek, her kadın ve erkek Müslümana farzdır" buyurdu.