"Nefsinin emri altına girmeyesin ki..."
10/12/2020 Perşembe Köşe yazarı V.T
Dervişlik; gönlü, mâsivâdan, yani Allahü teâlâdan başka her şeyden
çevirmektir.
Seyyid Ahmed Kâsânî, Silsile-i aliyye büyüklerinden Kâdî Muhammed Zâhid
hazretlerinin halifelerindendir. 866'da (m. 1461) Türkistan’da Fergana’nın
Kâsân kasabasında doğdu. Gençliğinde Taşkent'e gidip Nakşibendî şeyhi Kâdî
Muhammed Zâhid hazretlerine intisap etti. On iki yıl kendisine hizmet ettikten
sonra icazet alarak Semerkant yakınlarındaki Dehbîd köyüne yerleşti. 949'da (m.
1542) burada vefat etti. Bir sohbetinde şunları anlattı:
Üstadımız Kâdî Muhammed Zâhid hazretleri buyurdu ki:
“İnsanın yaratılmasından maksad, kulluk yapmasıdır. Kulluğun aslı ve özü
ise, her halükârda Allahü teâlâyı unutmamak, gâfil olmamak, tazarru (yalvarma)
ve huşû’ (korku) içinde bulunmaktır.”
“İbâdet ile ubudiyet (kulluk) arasındaki fark; ibâdet, dinin emrettiği
vazîfeleri yapmak; ubudiyet ise, kalbin gafletten uzak ve dâima Rabbini tazim
eder hâlde olmasıdır.”
“Temkin makamına kavuşmak için, zarûretsiz söz söylememek lâzımdır. Çok
gülmek ve çok konuşmak kalbi öldürür. Temkin makamı, huzûr ve agâhî (gafletten
uzak) olmaktan ibârettir ki, bu hâl, gözdeki görme, kulaktaki işitme vasfı gibi
hiç kaybolmamalıdır. Kendisini Allahü teâlânın her ân gördüğünü bilmelidir.
Böyle bir hâle gelen kimsenin konuşması gerekir. Bu hâle kavuştuktan sonra,
(insanları irşâd için) konuşmaması gaflettir. Gaflet ise, kalbin ölmesi
demektir. Kalbin gafletten uzak olması, huzûr ve agâh olmasıyladır. Bu
nisbetin sahibi çok çalışmalı, ihtimâm göstermeli ve bu nisbet zamanını iyi
muhafaza etmelidir.”
“Nefsinin isteklerinden, hevâsından uzak dur. Başkasının (nefsinin) emri
altına girme ki, Allahü teâlânın rızâsına kavuşasın.”
“Akıllı kimse, bir işi bir haftada veya bir ayda bitiren, dünyâya âit
faydaları kısa zamanda elde eden kimse değildir. Akıllı o kimse ki, bütün
çalışmasını ve gayretini dinin emirlerine uymaya sarf eden, işlerini âhirette
fayda verecek şekilde yapandır. Bundan daha akıllı kimse ise, bütün
gayretini sarf ederek, Allahü teâlâdan başka her şeyden yüz çeviren, onları
kalbinden çıkarandır. Böyle yapan kimse, Allahü teâlânın rızâsına kavuşur.”
“Dervişlik, yalnız bir yere çekilip oturmak, gökte uçmak, dağda ve mağarada bulunmak değildir. Dervişlik; gönlü, mâsivâdan, yanî Allahü teâlâdan başka her şeyden çevirmektir.”