Sonsuz azapta kalma tehlikesi!..
13/06/2020 Cumartesi Köşe yazarı O.Ü
İmanı olmayan kimse, sonsuz olarak Cehennemde kalacaktır.
Sual: Cehennemin sonsuz azabından kurtulmak için akıllı bir kimsenin,
bundan kurtulma çaresini düşünmesi gerekmez mi?
Cevap: İmanı olmayan kimsenin, sonsuz olarak Cehennemde kalacağını, âyet-i
kerimeler ve Peygamber Efendimiz haber vermiştir. Bu haber elbette
doğrudur. Buna inanmak, Allahü teâlânın var ve bir olduğuna inanmak gibi
lazımdır. Herhangi bir insan, sonsuz olarak ateşte yanmak felaketini düşünürse,
korkudan aklını kaçırması lazım gelir. Bu korkunç felaketten kurtulmanın
çaresini arar. Bunun çaresi ise; Allahü teâlânın var ve bir olduğuna, Muhammed
aleyhisselamın Onun son Peygamberi olduğuna, Onun haber verdiği şeylerin
hepsinin doğru olduğuna inanmaktır ki, insanı bu sonsuz felaketten
kurtarmaktadır.
Bir kimse, "ben sonsuz azaba inanmıyorum, bunun için böyle bir
felaketten korkmuyorum, bu felaketten kurtulmak çaresini aramıyorum"
derse, buna denir ki; "İnanmamak için elinde senedin vesikan var mı? Hangi
ilim, hangi fen inanmana mâni oluyor?" Elbette vesika gösteremeyecektir.
Senedi, vesikası olmayan söze ilim, fen denir mi? Buna zan ve ihtimal denir.
Milyonda, milyarda bir ihtimali olsa da, sonsuz olarak ateşte yanmak korkunç
felaketinden sakınmak lazım olmaz mı? Az bir aklı olan kimse bile, böyle
felaketten sakınmaz mı? Sonsuz ateşte yanmak ihtimalinden kurtulmanın çaresini
aramaz mı?
Görülüyor ki, her akıl sahibinin iman etmesi lazımdır. İman etmek için
vergi vermek, mal ödemek, yük taşımak, ibadet zahmeti çekmek, zevkli, tatlı
şeylerden kaçınmak gibi sıkıntılara katlanmak lazım değildir. Yalnız kalb ile,
ihlas ile, samimi olarak inanmak kâfidir. Bu inancını inanmayanlara bildirmek
de şart değildir. Sonsuz ateşte yanmaya inanmayanın buna çok az da bir ihtimal
vermesi, zan etmesi akıl ve insanlık icabıdır. Sonsuz olarak ateşte yanmak
ihtimali karşısında, bunun yegane ve kati çaresi olan iman nimetinden kaçınmak,
ahmaklık, hem de çok büyük şaşkınlık olmaz mı?
Senâüllah Pânî-pütî hazretleri buyuruyor ki:
“Allahü teâlânın varlığı, sıfatları, razı olduğu ve beğendiği şeyler, ancak Peygamberlerin bildirmesi ile anlaşılır. Akıl ile anlaşılamaz. Bunları bize Muhammed aleyhisselam bildirdi. Hulefâ-i râşidînin, Eshab-ı kiramın çalışmaları ile de, her tarafa yayıldı.”