Kur’ân-ı kerîmi Mushafa bakarak okumalıdır
13/12/2019 Cuma Köşe yazarı V.T
Selef-i sâlihîn, Kur’ân-ı kerîmi Mushaf-ı şerîfe bakarak okumayı müstehab
gördüler.
Hisâlî Abdurrahman Çelebi Osmanlı fıkıh âlimidir. İstanbul’da doğdu.
Tahsilini tamamladıktan sonra İstanbul Mihrimah Sultan Medresesinde müderris,
Kayseri’de kadı olarak görev yaptı. 1087'de (m. 1676) Bursa'da vefat etti. Bir
dersinde buyurdu ki:
Kur’ân-ı kerîmi, Mushaf-ı şerîfe bakarak okumalıdır. Çünkü Selef-i sâlihîn,
Mushaf-ı şerîfe bakarak okumayı müstehab gördüler. Süfyân-ı Sevrî hazretleri
buyurdu ki: “İbâdetlerin en faziletlisi mushafa bakmaktır.”
Bir gün Hazreti Osman’ın (radıyallahü anh) huzûruna girildiğinde, onu, mushafa
bakarak Kur’ân-ı kerîm okurken gördüler. Kur’ân-ı kerîm okuması bittikten sonra
buyurdu ki: “Hiçbir günümün, Kur’ân-ı kerîme bakmadan geçmesini asla istemem.
Kur’ân-ı kerîmi Mushaftan ve ezberden okumanın ayrı ayrı faydaları vardır.
Yüzünden okumak, fazla ve eksik veya önce ve sonra okumak gibi herhangi bir
yanlışlığa düşmeme hususunda daha sağlam bir yoldur. Ezberden okumak ise,
ezberi kuvvetlendirir. Fakat birinci yol, tefekküre daha müsaittir. Evlâ olan,
ikisinin arasını cem edip, bazen Mushaftan, bazen da ezberden okumaktır.”
Şöyle de denilmiştir “Mushaftan okumak daha faziletlidir. Çünkü bunda,
Kur’ân-ı kerîmin ve Mushafın hakkını eda etmek vardır. Mushaftan bakarak
okumakta, hem dil, hem de göz kırâata iştirâk etmiş olur. Fakat ezbere
okunduğunda, kırâate sâdece dil iştirâk etmiş olur.”
Kur’ân-ı kerîmi ramazân-ı şerîfte çok okumalıdır. Zira ramazan ayı,
Kur’ân-ı kerîm ayıdır. Allahü teâlâ, Bekâra sûresinin yüzseksenbeşinci âyet-i
kerîmesinde meâlen; “O sayılı günler ramazan ayıdır ki, Kur’ân o ay içinde
indirilmiştir. O Kur’ân, insanları hakka ulaştırır, helâl ile haramda ve dînî
hükümlerde hakkı bâtıldan ayırır. Sizden her kim ramazan ayında hazır
bulunursa, onu (orucunu) tutsun, kim de hasta olur, yahut seferde
bulunursa, oruç tutmadığı günler sayısınca sıhhat ve ikâmet hâlinde orucunu
kaza etsin. Allah size kolaylık diler, size güçlük dilemez. Hem buyuruyor ki:
Kaza borcunuzu tamamlayasınız da, size hidâyet ettiği şekilde Allahı tekbir ile
yüceltesiniz, gerek ki şükredersiniz” buyuruyor.
Yine Kadir sûresinin birinci âyet-i kerîmesinde meâlen; “Şüphesiz
onu (Kur’ân-ı kerîmi), kadir gecesinde (Levh-i mahfûzdan aşağı
semâya) biz indirdik” buyuruluyor. Ramazân-ı şerîfte oruçlu kimse,
mâlâya’nî (lüzumsuz) şeylerden kendisini alıkoymakla vazîfelidir. Öyleyse
oruçlu kimsenin, Allahü teâlâya O’nun kelâmıyla yaklaşması gerekir.