Zâhirde halk ile bâtında Hak ile bulunmalı...
13/02/2024 Salı Köşe yazarı V.T
Murâd-ı Münzâvî hazretleri buyurdu ki: "Îtikâdda ehl-i hak, yâni Ehl-i sünnet ve cemâat îtikâdı üzere bulunmalıdır."
Seyyid Murâd-ı Münzâvî hazretleri İstanbul'da medfûn bulunan en büyük üç
evliyâdan biridir. 1644 (H.1054) senesinde Buhârâ'da doğdu. Henüz üç yaşında
iken ayakları felç oldu. Fakat ayakları sağlam olanlardan daha çok dünyâyı
dolaştı. Tahsîl yaşına gelince Keşmîr'e gitti. Sonra Kâbe-i muazzamayı ve
Resûlullah efendimizin kabr-i şerîfini ziyâret etti. Sonra Hindistan'a gitti.
Silsile-i aliyye büyüklerinden olan Muhammed Ma'sûm Fârûkî hazretlerine talebe
oldu. Sohbetleri ve bereketli nazarları ile kemâle geldi. İcâzet aldı. Sonra
Bağdât'a, Kâhire'ye, Şam'a gitti. Nihayet İstanbul'u teşrif etti. Eyyûb Sultan
hazretlerinin kabri civârında ikâmet etti. Bir ara Bursa'ya gitti. Bir müddet
Bursa'da ikâmetten sonra, tekrar İstanbul'a döndü. Beş defa hacca gitti. 1719
(H.1132) senesinde İstanbul'da vefât etti.
Murâd-ı Münzâvî hazretleri buyurdu ki: Îtikâdda ehl-i hak, yâni Ehl-i
sünnet ve cemâat îtikâdı üzere bulunup, bilinmesi zarûri olan fıkıh bilgilerini
öğrenerek onlara uygun amel etmelidir. Kalbinde Allahü teâlânın rızâsından
başka bir şey bulunmaması için, doğruluk ve ihlâsta kemâl sâhibi kimseler ile
konuşmalı, onların sohbetinde bulunmalı, dilde ve gönülde dâimâ Allahü teâlâyı
anmalı, bunda aslâ gevşeklik göstermemelidir. Allahü teâlâdan başka her şeyi
unutmalıdır. Allahü teâlâdan başkası hatıra geldikçe istigfâr okumalı, mâsivâdan
kurtarması için Allahü teâlâya yalvarmalıdır. Bu şekilde kalb huzûruna
kavuşmaya çalışmalı, zorlama ile de olsa mâsivâyı (Allah'tan başka her şeyi)
unutmaya gayret etmelidir. Zâhirde halk ile bâtında Hak ile bulunmalı, böylece
gönülde Allahü teâlânın rızâsından başkası kalmamalı, mâsivâyı tamâmen
unutmalı, nefsi de benlik dâvâsından kurtarıp, kalb huzûru ve rahatlığı ile
kulluğa dâir bütün vazifeleri yapmalıdır.
Böylece Allahü teâlânın lütuf ve ihsânı ile fânî-fillah ve bâkî-billah olunur ve Allahü teâlânın pekçok feyiz ve mârifetlerine kavuşulur. Bu mertebeye erişebilmek için, nefy ve isbâtı kendisinde bulunduran Kelime-i tayyibeyi yâni "Lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah"ı çok söylemelidir... Mânâsı; hak olan mâbûd yalnız Allahü teâlânın zât-ı pâkidir. O'nun rızâsından başka hakîkî bir maksûd yoktur. Muhammed aleyhisselâm, Allahü teâlânın resûlüdür. O'na tâbi olmak vâcibdir. İşte bu Kelime-i tayyibe ile bahsedilen saadete kavuşulur.