Şefâate dair doğru itikad
14/07/2020 Sali Köşe yazarı R.A
“Şefî-i rûz-i cezâ" (Kıyâmet gününün şefâatçisi) olan Resûlullah Efendimizin çeşit çeşit şefâat edeceği bildirilmiştir.
Kur’ân-ı kerîmde şefâat konusunda 30 âyet-i kerîme var. Birçok âyet-i kerîmede, Allahü teâlânın izin verdiği kimselere şefâat etmek için, müminlere yardım etmek için yetki verileceği, kâfirlere ise şefâat edilmeyeceği bildirilmektedir.
Âyet-i kerîmelerin önlerini ve arkalarını okuduğumuz zaman, kesinlikle görüyoruz ki, kendilerine şefâat ve yardım olunmayacak olan kimseler kâfirlerdir. Bu âyet-i kerîmelerde, şefâat edemeyecekleri ifâde edilen kimseler de, kâfirlerin taptıkları putlardır, bâtıl tanrılardır.
Meryem 87, Tâhâ 109, Enbiyâ 28, Sebe’ 23’te sarâhaten, açıkça belirtildiği gibi, Cenâb-ı Hakk, sevdiği kimselere, dilediği kullarına şefâat etmeleri için, şefâat izni verecektir.
Kıyâmet günü, iyilerin, günâhkâr olan Müslümânlara şefâat edeceklerini bildiren hadîs-i şerîfler de pek çoktur. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) çeşit çeşit şefâat edeceğini bildiren nice hadîs-i şerîfler vardır.
Meselâ, literatürümüzde, bir “Şefâat-ı Kübrâ” terimi vardır:
“Kıyâmette, o günün dayanılmaz dehşeti ve şiddetli sıkıntıları sebebiyle, insanların mürâcaatları üzerine, Peygamber Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem), onların muhâkeme ve hesâblarının bir an evvel görülmesi için, Allahü teâlâya yalvarması ve bu dileğinin kabul olması” demektir.
O gün, herkes, kendi başının çâresini aramakla meşgul olur. O gün, yalnız Resûlullah Efendimiz; "Ümmetime selâmet ve necât (kurtuluş) ver yâ Rabbî!" der ve ümmetini ister.
“Şefî-i rûz-i cezâ" (Kıyâmet gününün şefâatçisi) olan Resûlullah Efendimizin çeşit çeşit şefâat edeceği bildirilmiştir. Hadîs-i şerîflerde; "Kıyâmet günü, mezârdan en önce kalkan ben olacağım ve en önce şefâat eden ben olacağım" ve "Şefâatime inanmayan, ona kavuşamaz" (Kenzül-ummâl) buyuruldu. Peygamberimiz en büyük şefâatçidir; bütün inananlara şefâat edecektir. Günâhı olmayanlara da, Cennet'te derecelerinin artması için şefâat edecektir.” (İmâm-ı Rabbânî)
Burada net bir şekilde belirtelim ki, şefâat, Allahü teâlânın râzı olmadığı kullar hakkında aslâ mümkün olmayıp, ancak O’nun izni ve rızâsı dâiresinde râzı olduğu kimseler hakkında meydâna gelecektir.
O’nun dilediği kullar, O’nun izni, rızâsı ve muhabbeti dâiresinde şefâat edeceklerdir. Binâenaleyh şefâat, mukaddes dînimize göre haktır.
Kur’ân-ı kerîmde şefâatin olmadığına dâir bütün âyet-i kerîmeler; kâfirler, müşrikler ve Allahü teâlânın râzı olmadığı kullar hakkındadır. Bütün insanlar ve cinnîler bir araya gelseler de, şefâatleri kâfirlere fayda vermeyecektir.
Peygamber Efendimiz buyurdular ki:
“Her Peygamberin müstecâb -yani Allahü teâlânın kabul buyuracağı- bir duâsı vardır. Her Peygamber, o duâyı yapmada acele etti. Ben ise bu duâmı, kıyâmet gününde ümmetime şefâat olarak kullanmak üzere sakladım. Allah'ın izniyle şefâatime, ümmetimden Allah'a hiçbir şeyi şirk koşmadan ölenler nâil olacaklardır.” [Buhârî, Daavât 1, Tevhîd 31; Müslim, İmân 334, (198); Tirmizî, Daavât 141, (3597); Muvatta, Kur’ân 26, (I, 212)]