İyiliğe karşı, iyilik yapmak insanlık vazîfesidir...
23/07/2023 Pazar Köşe yazarı V.T
Abdülhalîm Çelebi Sultan 2. Bâyezîd ve Yavuz
Sultan Selîm devri Osmanlı âlim ve velîlerindendir. Kastamonu’da doğdu. Zamânın
âlimlerinden ayrıca Molla Alâeddîn-i Arabî'nin hizmetlerinde bulunup, naklî ve
mânevî ilimleri ondan tahsîl etti. Yavuz Sultan Selîm Han Trabzon'da vâliyken
Abdülhalîm Çelebi'yi kendine hoca edinip, talebe oldu ve ondan feyiz aldı.
Pâdişâh olunca, onu yine yanından ayırmadı. Devamlı birlikte olmak ister ve
kendisiyle ilmî sohbetlerde bulunurdu. Mısır Seferinde beraberinde götürdü.
1516 (H.922) senesinde, Yavuz Sultan Selîm Han ile birlikte gittiği Mısır
Seferi dönüşünde, Şam'da vefât etti. Bir defasında padişaha şunları anlattı:
İyilik
edene, mâl ile, hizmet ile karşılığı yapılır. Bunu yapamayan, hamd ve senâ,
teşekkür ve duâ eder. Karşılık yapmayanın başına kakılır. Kötülenir. İncitilir.
Çünkü, iyiliğe karşı, iyilik yapmak, insanlık vazîfesidir. Böyle olunca, her
iyiliği yapan, en büyük iyilik olarak, yok iken var eden, en güzel şekli veren,
lüzûmlu uzuvları, kuvvetleri ihsân eden, her birini bir âhenk ile işleterek
sıhhat veren, akıl ve zekâ bahşeden, çoluk çocuk, ev, ihtiyaç eşyası, gıdâ,
içecek, elbiselerimizi yaratan yüce bir sahibe, bu nîmetleri sebepsiz,
karşılıksız ihsân eden ve her an yok olmaktan, düşmandan, hastalıktan muhâfaza
eden ve bize hiç ihtiyacı olmayan, sonsuz kuvvet, kudret sahibi olan, Allahü
teâlâya şükretmemek, kulluk hakkını ödememek ne büyük kabahat, ne çok zulüm ve
ne alçak bir vaziyet olur?..
İnsan,
Allahü teâlâya karşı lâzım olan şükür borcunu nasıl yapmalıdır? İnsanın Allahü
teâlâya karşı vazîfesi üçe ayrılır: Birincisi, bedeni ile yapacağı işlerdir.
Namaz, oruç gibi. İkincisi, ruhu ile yapacağı vazîfedir. Doğru îtikat etmek
[Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi îman etmek, inanmak]. Üçüncüsü,
insanlara adalet yapmakla, Allahü teâlâya yaklaşmaktır. Bu da, emâneti
muhâfaza, insanlara nasihat etmek, evvelâ İslâmiyeti öğretmekle olur.
Bütün
bunlardan anlaşılıyor ki, ibâdet üçe ayrılır: Doğru îtikat, doğru söz ve doğru
iş... Bunlardan son ikisinde, açık olarak emredilmemiş olanlar, zamana ve
şartlara göre değişir. Allahü teâlâ, Peygamberleri vâsıtası ile değiştirir.
İbâdetleri, insanlar değiştiremez. Peygamberler ve bu büyüklerin vârisleri
olan, Ehl-i sünnet mezhebinin âlimleri, ibâdetlerin çeşitlerini ve nasıl
yapılacaklarını ayrı ayrı bildirmişlerdir. Herkesin bunları öğrenmesi ve ona
göre hareket etmesi lâzımdır.