"Ey tavır ve hareketleri güzel olan âşıklar..."
20/07/2023 Perşembe Köşe yazarı V.T
"Kalkın! Zulüm ve
haksızlıkla yoğrulmuş olan dünyânın toprak yığınından kalkan tozları
gözyaşlarımızla bastıralım."
Hakîm Senâî hazretleri evliyânın büyüklerindendir. 1071 (H.464)
senesinde Afganistan’da doğdu. 1140 (H.535) senesinde orada vefât etti.
Zamânının âlimlerinden okuyup üstün bir dereceye yükseldi. Horasan'a geldiğinde
Yûsuf-i Hemedânî hazretlerinin sohbetlerine katılıp talebesi olmakla
şereflendi. Tevhîd, ilâhî bilgiler ve hakîkatlerle ilgili şiirler söyledi.
Ferîdüddîn-i Attâr, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Sa'dî Şîrâzî ve Hâfız gibi
kendisinden sonra gelenler şiirlerinden istifâde edip nazireler yazdılar.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretleri kendini Senâî'nin tâbilerinden saydı ve;
"Attâr ruh, Senâî de onun iki gözü idi. Biz Attâr'ın ve Senâî'nin izinde yürüdük"
demiştir.
Hikmet dolu şiirlerinin birinde; "Ey tavır ve hareketleri güzel olan
âşıklar. Durmadan ilâhî hakîkatleri arayın. Kalkın! Zulüm ve haksızlıkla
yoğrulmuş olan dünyânın toprak yığınından kalkan tozları gözyaşlarımızla
bastıralım. Bu dönen künbedin insanların gözlerini aldatan yıldızların (Lâ)
süpürgesiyle silip süpürelim. Mülk kimindir? Bir ve Kahhâr olan Allahü
teâlânındır sözü kendiliğinden duyulsun" buyurdu.
Senâî hazretleri, nasihat olarak; körlerin hakikatleri
göremeyeceklerine dâir şöyle bir misâl anlatmıştır: Vaktiyle küçük bir şehrin
sâkinlerinin ekserisi âmâ olup görmezdi. O belde sultanı büyüklüğünü göstermek
için büyük bir fil beslemişti. Günün birinde şehir sâkinlerinin içinde herkesin
dillerinde dolaşan bu fili görmek arzusu uyandı. Bu sebeple tanımadıkları bu
yaratığı görmek ve kendilerine haber getirmek için bir heyet seçtiler. Her biri
âmâ olan heyet, incelemelerini yapmak için filin bulunduğu yere gitti ve filin
bir tarafına dokunarak tanımaya çalıştı. Neticede fili tanımış olmanın
sevinciyle şehirlerine döndüler...
Herkes büyük bir merakla etrafını sarıp onları soru yağmuruna
tuttular ve kalbinin nasıl olduğunu sordular. Bunun üzerine üyelerden sadece
filin kulağına dokunmuş olan; "Korkunç, halı gibi sert yassı ve
geniştir" dedi. Ancak filin hortumuna ellemiş olan ise buna îtirâz
etti ve; "Hayır! Hayır! Hiç de değil. Bir su hortumu gibidir. Ben doğruyu
söylüyorum. İçi boş, öldürücü ve tahrif edici" dedi. Bir başka üye ise
sâdece filin ayaklarını yoklamıştı. O da buna îtirâz etti ve; "Hayır! Ey
insanlar! Biliniz ki o öyle değildir. O yukarı doğru genişleyen bir kolon, bir
sütun gibidir" dedi...
Her birisi filin bir parçasını tanımıştı. Lâkin tamâmen
tanımamışlardı. Bu sebepten büyük hatâlara düştüler...