Hiçbir mümini incitme ve sakın eziyet etme!
22/07/2023 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Hakîm-i Tirmizî hazretleri evliyânın büyüklerindendir.
Afganistan’da Tirmiz'de doğdu. Küçük yaşta tahsil hayâtına başladı. Tirmiz'de
ilim tahsilinden sonra Mekke-i mükerremeye gitti. Burada büyük âlimlerden ders
aldıktan sonra Tirmiz'e döndü ve talebe yetiştirdi. Ebû Türâb Nahşebî, İbn-i
Celâ gibi velîlerle sohbet edip onlardan istifâde etti. 932 (H.320) senesinde
Nişâbûr'da şehîd edildi.
Hikmetli sözleri çoktur. Bir gün kendisine; "Îsâr
nedir?" diye sordular. Cevâbında; "Başkalarının lezzetini ve
rahatlığını, kendi lezzet ve rahatlığına tercih etmektir." buyurdu.
"Şükür nedir?" diye sordular. Cevâbında; "Şükür; gönlünün, nimet
veren Allahü teâlâya tam bağlı olmasıdır" buyurdu.
Huşû sâhibi olanların kimler olduğu sorulduğu
zaman "Huşû sâhibi olanlar; arzu ateşi sönen, kalbindeki arzu ve
maksaddan tad alma dumanı sükûnet bulan, kalbi İslâmiyete hürmet ve tâzim
nurları saçan, böylece nefsin arzuları ve şehvetleri ölen, fakat kalbi ve rûhu
dirilen; bunun için de âzâları ve bedeni, huşû ve sükûnet içinde
bulunanlardır" cevâbını verdi.
Kendisine, "Îmânın gitmesine en çok sebep olan günah
nedir?" diye sordular. Buyurdu ki: "Üç günah vardır: Birincisi; îmân
nîmetine kavuştuğuna şükretmemek. İkincisi; îmânın gitmesinden korkmamak.
Üçüncüsü; müminleri incitmek ve onlara eziyet etmek. Biliniz ki, Peygamber
efendimiz; (Haksız yere bir Müslümanı incitmek, Kâbe'yi yetmiş defa
yıkmaktan daha büyük günahtır) buyurdular."
Allahü teâlânın sevgili kullarından sorulduğunde ise şöyle
buyurdu: "Evliyâyı küçük görmek, Allahü teâlâyı tanımanın azlığından
ileri gelir. Her makâmın kendisine has bir ehli vardır. Kim bir makâma çıkmak
arzu ettiği hâlde, o makâmın ehline yâni o makamdakilere hürmet etmezse, o
makamdan hâsıl olacak bereketten mahrum olur. Ayrıca ulaştığı makam, yavaş
yavaş o kimseyi helâke sürükler."
Çünkü yolda yürürken düşen bir kimsenin düşmesi ile, bir binânın
beşinci katından düşmek arasında çok fark vardır. Kalbin kıymetini ve vaktin
ehemmiyetini şu sözleriyle beyân etti ve "Kalbin ve vaktin, sana bir
sermayedir. Fakat sen kalbini kötü zanlarla (Allahü teâlânın sevgisinden başka
şeylerle) doldurdun. Vaktini de mâlâyânî, boş ve faydasız şeylerle geçirdin.
İflâs etmiş, sermâyesini kaybetmiş olan bir kimse, nasıl kâr edebilir?"
buyurdu.