İki cihan saadetine kavuşmak için...
19/07/2023 Çarşamba Köşe yazarı V.T
Hâfız Sa'dullah hazretleri Hindistan velîlerinden ve büyük İslâm
âlimidir. Ecmir şehrinde 1740 (H.1152) senesinde vefât etti. İmâm-ı Rabbânî
hazretlerinin torunu ve İmâm-ı Muhammed Ma'sûm hazretlerinin oğlu ve halîfesi
olan Muhammed Sıddîk hazretlerine talebe oldu. O büyük zâtın huzûrunda,
Müceddidiyye yolunda kemâle geldi ve talebe yetiştirdi. Mazhâr-ı Cân-ı Cânân
hazretlerinin, kendilerinden ilim ve feyiz aldığı hocaları arasında en
büyükleri olan dört zâttan biridir. Bir sohbetinde şunları anlattı:
Yüksek üstadımız Muhammed Mâsum Fârûkî hazretleri, Mektûbâtının
Birinci Cild, 10. Mektûbunda buyuruyor ki:
"En büyük saadet, iki cihânın en üstün insanı olan Muhammed
aleyhisselâma tâbi olmaktır. Cehennem azâbından kurtulmak için, Allahü teâlânın
seçtiği, sevdiği insanların reîsine uymak lâzımdır. Cennet nîmetlerine
kavuşmak, Ona tâbi olanlara mahsûstur. Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak için,
Ona tâbi olmak şarttır. Ona uymayanların [meselâ, namaz kılmayanların ve avret
mahalli açık olarak başkalarının yanına çıkanların] tevbeleri, zühdleri,
tevekkülleri ve duâları kabûl olmaz. Onun yolunda olmayanların zikirleri,
fikirleri, şevkleri ve zevkleri kıymetsizdir. Peygamberler, Onun hayat veren
deryasından bir kadehe kavuşmakla, o derecelere yükselmişlerdir. Evliyâ, Onun
sonsuz bahrinden bir yudum içmekle murâdlarına ermişlerdir. Yeryüzündeki
melekler, Onun hizmetçileri, göklerdekiler, âşıklarıdır. Her şey, Onun şerefine
yaratılmış, bütün varlıklar, Onun mübârek ruhundan feyiz almışlardır. Allahü
teâlânın varlığını O açıklamış, her şeyin yaratanı, Onun rızasını almak
istemiştir. Ona ve Onun Âline ve Eshâbına bizden duâlar olsun. O yüce
Peygamber, hepimizden râzı olsun!"
Birinci Cild, 33. Mektûbunda da şöyle buyuruyor:
"Biliniz ki, saadete kavuşmak için, bir velîye mânevi bağ
ile bağlanmak lâzımdır. Bu da, onun, Allahü teâlânın sevgili kulu olduğuna
inanmak ve onu sevmektir. Velîye mânevi bağ [yâni muhabbet] çok olunca,
[Resûlullahın mübârek kalbinden çıkıp] velînin kalbinden gelen feyizlerden,
bereketlerden almak da çok olur. Velîyi görür, sesini işitirse ve O da,
teveccüh ederse, yâni feyiz vermek isterse, daha çok feyiz alır. Fakat, herkese
isti'dâdı, kâbiliyyeti kadar feyiz gelir. Kâbiliyet, şeriate uymakla artar.
Şeriate uymayana, feyiz gelmez. Mânevi râbıtası bozuk olan, mürşidi tanımayan,
kendine gelen feyizlerden alamaz. Senelerce riyâzet yapmak, onu bu saadete
kavuşturamaz.