Muhabbet, öyle ince bir yoldur ki...
15/06/2024 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Muhib hazretleri buyurdu ki: "Muhabbet, sevenle sevileni birbirine
celbettiği zaman kemâle erer."
Ebû Bekr Muhib bin Abdullah hazretleri büyük velîlerdendir. Basra’da doğdu. Bağdât'a giderek Cüneyd-i Bağdâdî gibi zamanın büyükleriyle sohbet etti. 932 (H.320) yılında Bağdât'ta vefât etti. Buyurdu ki:
"Tasavvuf; hiçbir şeye sâhip olmaman
ve hiçbir şeyin de sana sâhip olmamasıdır."
"Allahü teâlâyı sevenler, dünyâ ve âhiret
şerefine kavuşarak gittiler. Çünkü Resûlullah; (Kişi sevdiği ile
berâberdir) buyurdu."
"Muhabbet, sevenle sevileni birbirine celbettiği zaman
kemâle erer."
"Âhirette en çok mesut olanlar, Allah'ı en
çok sevenlerdir. Çünkü âhiret demek, O'na yönelmek ve O'na kavuşmak saâdetine
ermek demektir. Tövbe, sabır, zühd, korku gibi makamlar, muhabbetin kollarından
birini elde edebilmek için birtakım yollardır. Esas olan ise, Allah'tan
başkasına kalbde yer vermemek, temizlemektir. Bunun da başlangıcı; Allah'a,
âhirete, Cennet ve Cehennem'e inanmaktır. Bu îmândan korku ve ümid doğar."
"Kulun Hakk'a ulaşmasının başlangıcı, vücûdunun
ihtiyaçlarını gidermekle uğraşmaktan vazgeçmesidir. Haktan uzaklaşmasının
başlangıcı da, nefsine uyup onunla haşır neşir olmasıdır."
"Bir şey, kendinden daha ince
bir şeyle ifâde edilebilir. Muhabbet, o kadar incedir ki, onu açıklamak için
ondan ince bir şey bulmak mümkün olmadığına göre; muhabbet, dil ile ifâde
edilip anlatılamaz."
Bağdât'ta bir kadın Muhib hazretlerini gördü.
Ona âşık oldu. Gelip, Muhib hazretlerinden kendisiyle evlenmesini istedi.
Reddedilince, Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerine gitti. "Muhib'e söyle, benimle
evlensin" dedi. Cüneyd-i Bağdâdî hazretleri kadını huzûrundan çıkarttı. O
sırada Bağdât'ta Gulam Halil adında fitneci bir adam vardı. Tasavvuf ehli olan,
Allahü teâlânın sevgili kullarıyla uğraşmakla meşgûldü. Muhib hazretlerinin de
halk tarafından çok sevilmesini hiç hazmedemiyordu. Kadın, Gulam Halil'e gitti.
Allah'tan korkmadan iftirâ ederek; "Muhib benimle zinâ etti" dedi. O
da bunu fırsat bilip, doğru halîfenin yanına gitti. Muhib’i şikâyet etti.
Halîfe Muhib hazretlerini yakalatıp, îdâma mahkûm etti. Cellât gelip, îdâm için
izin istendiğinde, halîfenin dili tutulup bir şey söyleyemedi. Muhib
hazretlerinin îdâmı tehir edildi. Halîfeye o gece rüyâsında bir adam;
"Senin saltanatın, Muhib’in hayâtına bağlıdır. Onun ölümü, senin de sonun
olur!" dedi. Halîfe ertesi gün hazreti Muhib'i serbest bırakıp özür
diledi. Yaptığı hatâya pişman oldu. Çok ikrâmlarda bulundu.