"İlimden iman ve tâat doğar..."

13/08/2019 Salı Köşe yazarı V.T

Allahü teâlâ ilmi, zulmetin temizlenmesine, cehli de günah işlemesine sebep yaptı.

 

Ebû Abdullah Muhammed bin Ahmed hazretleri İslam âlimi ve evliyânın büyüklerindendir. 1310 (H.710) senesinde Cezayir’de Tlemsân şehrinde doğdu. Tunus'a tahsîle gitti. Orada İbn-i Abdüsselâm'dan tasavvuf, Ebû Zeyd bin Yâkub'dan Kur'ân-ı kerîm dersleri aldı. Tasavvuf ilminde Allahü teâlânın zâtı ve sıfatlarına âit mârifet bilgilerinde âdetâ bir derya gibi oldu. Akılları hayrete düşürecek derecede ilimlere sahip bir âlim olarak memleketine döndü. 1370 (H.771) senesinde vefat etti. Buyurdu ki:

Allahü teâlâ ilmi, zulmetin temizlenmesine, cehli de günah işlemesine sebep yaptı. İlimden îmân ve tâat doğmakta, cehâletten de küfür ve günah hâsıl olmaktadır. Tâat, çok küçük olsa da, kaçırılmamalı. Günah pek küçük görünse de yaklaşmamalıdır. İslâm âlimleri dedi ki; üç şey, üç şeye sebeptir: Tâat, Allahü teâlânın rızâsını kazanmaya sebeptir. Günah işlemek, Allahü teâlânın gazabına sebeptir. Îmân etmek, şeref ve değer sâhibi olmaya sebeptir. Bunun için, küçük günah işlemekten de çok sakınmalıdır. Allahü teâlânın gazabı, bu günahta olabilir.

Her mümini kendinden iyi bilmelidir. Allahü teâlânın çok sevdiği kulu olabilir. Herkes için ezelde yapılmış olan takdîr hiç değiştirilemez. Hep günah işleyip, hiç taat yapmamış olanı, dilerse affeder. Melekler; "Yâ Rabbî! Yeryüzünde fesâd çıkaracak ve kan dökecek insanları niçin yaratıyorsun?" dediklerinde, "Onlar fesâd çıkarmazlar" demedi. "Sizin bilmediklerinizi ben bilirim" buyurdu. "Lâyık olmayanları lâyık yaparım. Uzak kalanları yaklaştırırım. Zelîl olanları azîz ederim" buyurdu. "Siz onların işlerine bakarsınız. Ben kalplerine bakarım. Siz, günahsız olduğunuza bakıyorsunuz. Onlar benim rahmetime sığınırlar. Sizin günahsız olduğunuzu beğendiğim gibi, onların günahlarını affetmeyi de severim. Benim bildiğimi sizler bilemezsiniz. Onları, ezelî olan lütfuma kavuşturur, ebedî olan lütfum ile hepsini okşarım" buyurdu.

Bir kimse "Efendim! Mârifeti bana anlatır mısınız?" dedi. O da; "Bir gönül ki, Allahü teâlânın muhabbetiyle yanıp, onunla hayat buluyorsa, bu mârifettir" buyurdu. Soruyu soran; "Peki ben ne yaparsam bu mârifeti elde edebilirim?" diye tekrar sordu. "Bedeni terk ederek. Çünkü Allahü teâlâ ile kul arasındaki perde, kişinin bedenidir. Allahü teâlâya vâsıl olmasına mâni olacak şey dört tânedir: 1) Şehvet. 2) Çok yemek. 3) Mal ve makam. 4) Ucub ve gurur... İşte bu dört şey, kulun cenâb-ı Hakk'a ulaşmasına mânidir" buyurdu.