"Bir mektup yazar mısınız?"
14/08/2019 Çarşamba Köşe yazarı A.U
Cemâleddîn-i Geylânî hazretleri Kazvin'de otururdu.
Talebesi çoktu.
Çoğu da yerliydi.
Bir kısmı Kazvin dışındandı.
Şîraz pâdişahı bunlardandı.
Kazvin'in ileri gelenlerinden biri, Şîraz'a göç etmek istedi.
O yerin pâdişahının, bu zâtın talebesi olduğunu biliyordu.
Huzûruna girdi.
Ve kendilerine;
"Efendim, Şîraz'a gittiğimde bana kolaylık göstermesi için Şîraz
pâdişahına bir mektup yazar mısınız" diye ricâ etti.
Büyük velî;
"Peki" dedi.
Ve bir kâğıda, “Bal ve Râziyâne" yazıp verdi.
O kimse bu mektubu aldı.
Yola çıkıp, Şîraz'a vardı.
Pâdişahla görüşmek istedi.
Adamları;
"Hastadır" dediler.
Ve huzûruna çıkardılar.
Sultân sordu:
"Nereden geliyorsunuz?"
"Kazvin'den" deyince;
"Cemâleddîn hazretleri nasıldır?” diye sordu.
Cevâben;
"İyidir efendim" dedi.
Ve mektubu arz etti.
Pâdişah, mektuptaki “iki kelimeyi” okuyunca, hocasının kerâmet olarak
hastalığına ilâç yazdığını anladı.
Hemen balla o otu karıştırıp yedi.
Ve ânında şifâ buldu.
Derhâl ayağa kalktı.
Hastalıktan eser kalmadı...