Müminleri, Cehennemde zincirlere bağlamazlar!..
15/07/2020 Çarşamba Köşe yazarı V.T
Zerre kadar îmânı bulunanı, Cehenneme soksalar da sonunda çıkarırlar...
Meşrebzâde Mehmed Ârif Efendi, yüzaltıncı Osmanlı şeyhülislâmıdır. 1206 (m.
1791)’de İstanbul’da doğdu. 1270 (m. 1853)’de aynı yerde vefât
etti. Ehl-i sünnet itikadına dair bazı mühim mevzuları şöyle anlattı:
Kıyâmetin alâmetleri vardır. Deccâl çıkacak, Mehdî (aleyhisselam) gelecek,
Îsâ (aleyhisselam) gökten inecek, Dabbet-ül-ard çıkacak, Güneş batıdan doğacak,
“Allah” diyen bir kişi kalmayınca kıyâmet kopacaktır...
Kıyâmet günü, ölmüş olan insanlar diriltilir. Amelleri tartılır, müminler
Sırat köprüsünden geçerler, kâfirler aşağı kayıp Cehenneme düşerler. Dünyâda
yaptıklarının hesabını verirler. Hesap neticesinde mükâfat veya azap görürler.
Cennete veya Cehenneme gönderilirler. Kıyâmette her şey yok edilip, tekrar
yaratıldıktan sonra insanlar, ebedî olarak varlıkta kalacaklar, hiç yok
olmayacaklardır. Suâl ve hesaptan sonra, müminler Cennete girince, burada
sonsuz kalacaklar, Cennetten hiç çıkmayacaklar. Cehenneme girenler ise, ebedî
olarak azap çekecekler, azapları hiç hafifletilmeyecektir. Allahü teâlâ, Bekâra
sûresi 86. âyet-i kerîmede meâlen; “Onların azapları hafifletilmeyecek,
onlara hiç yardım olunmayacaktır” buyurdu.
Kalbinde zerre kadar îmânı bulunanı, günahlarının çokluğu sebebi ile
Cehenneme soksalar da, günahları kadar azâb edip, sonunda Cehennemden
çıkarırlar ve onun yüzünü siyah yapmazlar. Kâfirlerin yüzleri ise, siyah
yapılır. Müminleri, Cehennemde zincirlere bağlamazlar. Boyunlarına tasma
takmazlar. Böylece kalplerindeki zerre îmânın hürmeti, kıymeti belli olur.
Kâfirleri ise, kelepçe ve zincirlere bağlarlar...
Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) bütün Eshâbını (radıyallahü
anhüm) sevmek lâzımdır. Onlar hayırdan başka bir şeyle anılmaz. Onları sevmek,
dînin ve îmânın esâsı, onlara buğzetmek ise, Allahü teâlâya isyanın,
münâfıklığın icâbıdır. Resûlullah, Eshâbından (radıyallahü anhüm) on mübârek
arkadaşını hayatta iken Cennetle müjdeledi. Bunlar; Ebû Bekir, Ömer, Osman,
Ali, Talhâ, Zübeyr, Sa’d, Saîd, Abdurrahmân bin Avf, Ebû Ubeyde bin Cerrah’dır
(radıyallahü anhüm).
Resûlullahtan sonra bu ümmetin en üstünleri, halifelik sırasıyla; Ebû Bekir, Ömer, Osman ve Ali’dir (radıyallahü anhüm). Bu dört mübârek zâtın hepsine birden "Hulefâ-i Râşidin" denir. Resûlullahın Eshâbı, müminlerin anneleri olan mübârek zevceleri ve mübârek soyu, yani Ehl-i Beyt’i hakkında hayır söyleyen kimse, kendisini nifaktan, îmân bozukluğundan uzak tutmuş olur.