"Siz de öyle gelseydiniz..."
22/10/2019 Salı Köşe yazarı A.U
Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri, hocası Yâkub-i Çerhî hazretlerine,
üç ay hizmet etti.
Ve “icâzet” aldı ondan.
Başkaları, senelerce hizmet ettikleri hâlde bu nîmete kavuşamamışlardı.
Bir gün, bu zâta geldiler.
Bunun sebebini sordular.
O büyük zât da;
“Çünkü o; yağını, fitilini hazırlamış olarak geldi. Biz sâdece yakmak için
(ateş) verdik. Siz de onun gibi gelseydiniz, siz de kavuşurdunuz” buyurdu.
Velhâsıl üç ay oldu.
Kalbine nurlar doldu.
Henüz yirmi dokuz yaşında (Veliyy-i kâmil) oldu.
Memleketine döndü.
Ve ziraatle uğraştı.
Bin üç yüzden ziyâde çiftliği vardı.
Her birinde "üçer bin" amele çalışıyordu.
Anbarına giren şey, öyle çok bereketlenirdi ki; bir yılda, sekiz yüz bin
batman “uşur” verirdi.
O kadar zengindi.
Ama “mal sevgisi”nin zerresi yoktu kalbinde.
Herkese o kadar bol ihsânlarda bulunurdu ki, onun yaptığı gibi kimse
yapamazdı.
Ayrıca;
Başkaları rahat etsin diye kendisi yüklenirdi her meşakkati.
Tanıdık, tanımadık.
Dost veyâ düşman.
Kimseyi ayırmazdı.
Herkesin yardımına koşardı.
İyilik ve ihsânları öyle çoktu ki, dillere destan olmuştu...