Nefsine yakın olan her şey dünyâdır!..
04/04/2024 Perşembe Köşe yazarı V.T
"Allah'tan gayri her şey dünyâdır. Senin nefsin alçak ve
aşağıdır..."
Hamîdüddîn Nâgûrî hazretleri evliyânın
büyüklerindendir. Hind âlimlerinin önde gelenlerindendi. 1274 (H.673) yılında
Nâgûr'da vefât etti. Hâce Muînüddîn-i Çeştî hazretlerinin sohbetlerinde ve
derslerinde yetişti.
Hamîdüddîn Nâgûrî buyuruyor ki:
Yüzünü yüce makâma çevirenler, Allahü teâlâya
yönelenler üç sınıftır. Fâtır sûresi 32. âyetinde meâlen; "Kullarımızdan
seçtiklerimizin kimi nefislerine zulmedicidir, kimi kötülüğü ve iyiliği müsâvî
gidendir, kimi de Allah'ın izniyle iyiliklerde ileri geçenlerdir"
buyruldu. Yâni özürlüler, şükürlüler ve fânîler. Özürlüler, hastalar, Allah'a
îmân ve tevhîdi ikrâr ettikten sonra, huzûra hâzır olarak gelmemiş, gelmişse
geç ve yavaş gelmişlerdir. Acele edin hitâbından gâfillerdir. Şükürlüler, îmân
ve ikrârla berâber gelmişlerdir. Fânîler, "Ben sizin Rabbiniz değil
miyim?" hitâbını hatırında tutup, cevâbında; "Evet dediler"
hitâbını unutmayanlardır. Bu âlemde dâvetten önce ezelî hitâb hükmüne, Hakkın
cevâbına icâbet etmiş, başlangıçta nihâyetteki sırlara tâlib olmuşlardır.
Bunlardan çokları, gizli gitmişlerdir. Kimse onların nâmını ve nişânını
bilmemiştir. Birkaç kişi bilmişlerse, Resûl-i ekrem efendimizin bildirmesi ile
bilmişlerdir. Yoksa onların nâmını ve nişânını kimse bilemezdi. Bilinenlerden
biri Emîr-ül-müminîn hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk'tır. Biri, Emîr-ül-müminîn Ali
Mürtezâ'dır ki, bâliğ olmadan önce dâveti kabûle elverişliydi. Biri de Üveys-i
Karnî idi. Eğer Resûl-i ekrem bildirmeseydi, onun ismi hiçbir kitapta bulunmaz,
nişânı hiçbir deftere yazılmazdı. Biri de Selmân-ı Fârisî'dir...
Hamîdüddîn Nâgûrî'ye; "Dünyâ nedir?" diye
sorulduğunda; "Allah'tan gayri her şey dünyâdır. Senin nefsin alçak ve
aşağıdır. Nefsine yakın olan her şey dünyâdır. Bugün, dünyâ senin nefsine
yakındır, yarın âhiret. Bu mânâda şöyle demişlerdir: Bugün, akşam, dün
ve yarın,/Dördü bir, siz yalnız varın...
Yarın, inanıyoruz ki bize meâlen
şöyle denecek: "And olsun, sizi, ilk defâ nasıl çırılçıplak yaratmışsak,
onun gibi yapayalnız ve teker teker huzûrumuza gelirsiniz." (En'âm sûresi:
94) Yâni mâdemki işin sonu bu olacaktı, önceden niçin bunu bilmediniz.
Bunu bilip, tercihini bu yönde yapan ne bahtiyâr kişidir. Zîrâ dünyâ nefsin
evidir ve dünyâlıklar onun harb âletleridir. O kendi evinde rahat durmakta,
arkadaş ve dostlarından da yardım beklemektedir. Rûh ise bu âlemde kendi
arkadaş ve akrabâlarından uzak kalmış, aslını unutmuştur. İlâhî bir yardım
gelmedikçe, ondan bir iş, bir fayda gelmez" buyurdu.