Kudüs, niçin çok mühim?
24/05/2021 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Kur’ân-ı Kerîm’in ifâdesiyle “etrâfı mübârek kılınan” Kudüs’ün, biz
Müslümânların kalplerinde çok husûsî bir yeri vardır.
Bazı şehirlerin, târihimiz, kültürümüz, edebiyâtımız ve örfümüzde husûsî
yerleri vardır ve onları özel sıfatlarla anarız: Mekke-i Mükerreme,
Medîne-i Münevvere, Kuds-i Şerîf, Şâm-ı Şerîf, Haleb eş-Şehbâ,
Derseâdet (İstanbul), Mahrûse-i Burûse (Bursa) gibi. Mekke, Medîne ve
Kudüs, yeryüzünde, Müslümânlarca en mukaddes sayılan mekânlardandır.
Kur’ân-ı kerîmde İsrâ sûre-i celîlesinin 1. âyet-i
kerimesinde “el-Mescidü’l-Aksâ” ve birçok hadîs-i şerifte
de “Beytü’l-Makdis” şeklinde zikredilen “Mescid-i
Aksâ”, İslâmiyetin bidâyetinden itibâren hicrî 2. seneye kadar,
Müslümânların 14 sene müddetle ilk kıblesi ve Sevgili
Peygamberimizin “Mirâc” mucizesinin de başlangıç noktası olan,
çok kıymetli bir mekândır. Yeryüzünde, fazîlette, üstünlükte Mescid-i
Harâm ve Mescid-i Nebevî’den sonra, 3. sıradadır.
Mescid-i Aksâ’nın bulunduğu şehir olan Kudüs, dünyânın en eski
şehirlerindendir. “Mescid-i Aksâ=Beytül-Makdis”, şek ve
şüphe yoktur ki, Kuds-i şerîftedir. İşte bundan dolayıdır
ki, Kur’ân-ı Kerîm’in ifâdesiyle “etrâfı mübârek kılınan” Kudüs’ün,
biz Müslümânların kalplerinde çok husûsî bir yeri vardır.
Peygamber Efendimiz, “Mescid-i Nebevî”de kılınan bir namazın, diğer
mescidlerde kılınan 1.000 namazdan daha hayırlı olduğunu ifâde
buyurmuştur. “Mescid-i Harâm”da kılınan namaz da, başka yerlerde
kılınan 100.000 namazdan efdaldir. Hadîs-i şerifte “Mescid-i
Aksâ”da kılınan bir namazın da, başka yerlerdeki 500 namazdan daha
fazîletli olduğu ifâde buyurulmuştur.
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı hâkîminde buyurmuştur ki: “Her türlü
noksânlıktan münezzeh olan O Allah’tır ki, kulunu (Peygamberi Hazret-i
Muhammed aleyhisselâmı), bir gece, Mescid-i Harâmdan (Mekke-i
mükerreme’den alıp), o etrâfını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya kadar
götürdü; bunu, ona âyetlerimizden (kudretimize delâlet eden
acîbliklerden bazılarını) gösterelim diye yaptık. Muhakkak ki O,
Semî (her şeyi işiten) ve Basîr (her şeyi gören)dir.” (İsrâ,
1)
Bazı câhiller, Mescid-i Aksâ’nın Mekke-i mükerreme’de veya Ci’râne’de,
yahut oralara yakın bazı yerlerde olduğunu iddiâ ediyorlar. Bütün İslâm
âlimleri, Mescid-i Aksâ’nın Kuds-i şerifte olduğunu yüzlerce, binlerce
kitâbında yazmışlardır. Bunun aksini söyleyen, sözü muteber hiçbir
İslâm âlimi yoktur. Böyle bir iddiâ, müsteşriklerin tesîrinde kalan insanların
bâtıl, bozuk iddiâlarıdır. Bırakın ilim ehli insanları, aklı başında
herhangi bir Müslümânın dahî buna inanması mümkün değildir.
Peki, eğer Peygamber Efendimiz (aleyhis-salâtü ves-selâm), Mekke-i
mükerreme’den Kuds-i şerîfe gidip geldiğini anlatmamış olsaydı, bütün
kitaplarda yazıldığı gibi, müşrikler niçin Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimize
(radıyallahü anh) gelip de, Mekke ile Kudüs arasında ne kadar mesâfe olduğunu
sorsunlar?
[İsrâ ve mi’râc bir mu’cizedir. Bu mu’cize, kıymetli tefsîrlerde ve pekçok hadîs-i şerîf kitâbında tafsîlâtıyla anlatılmaktadır.]