Müslümânların ilk kıblesi...
25/05/2021 Salı Köşe yazarı R.A
İslâmiyetin ilk yıllarında Müslümânlar, Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksâ’ya
yönelerek namaz kılmışlardır.
Kudüs şehri hakkında, târîhin biraz derinliklerine gidecek olursak:
İbrâhîm (aleyhisselâm)ın oğlu İshâk (aleyhis-selâm) ve
torunu Yâkûb (aleyhis-selâm), içinde Kudüs şehrinin
de bulunduğu Ken’ân diyârı'nda yaşadılar. Bu bölgenin insanlarına,
Allahü teâlânın emir ve yasaklarını anlattılar.
Bir ismi de "İsrâîl" olan Yâkûb (aleyhisselâm), oğlu
Yûsuf (aleyhisselâm) Mısır’a Mâliye Nâzırı olunca, diğer oğullarıyla
birlikte, Kudüs’ün bulunduğu bölge olan "Ken’ân diyârı"ndan
ayrılıp Mısır’a gitti ve oraya yerleşti. [Yâkub aleyhisselâmın
on iki oğlunun neslinden gelen ve "İsrâîloğulları" adıyla
anılan insanlar, Mısır’da kaldılar.]
Hem Peygamber, hem de hükümdâr olan Dâvûd (aleyhisselâm),
Kudüs’de Mescid-i Aksâ’nın inşâsını başlattı. Mescidin temelini
attı, bir adam boyu kadar yükselince, inşââtın tamâmlanmasını, oğlu
Süleymân (aleyhisselâm)a vasıyyet etti.
Dâvûd (aleyhisselâm)ın vefâtı üzerine, 12 veya 13 yaşında sultân,
daha sonra Peygamber olan Süleymân (aleyhisselâm),
babasının hâzırlattığı temeller üzerine, "Mescid-i Aksâ"yı
(Beytü'l-Makdis’i) yaptırdı. Bu ma’bedi, yedi yılda, pek sanatkârâne
inşâ ettirdi. Sonra usta ve mühendislere, on iki mahallesi
olan "Kudüs şehri"ni yaptırdı.
Süleymân (aleyhisselâm), Mûsâ (aleyhisselâm)dan beri,
nesilden nesile geçerek gelen, içinde Tevrât’ın on emri yazılı olan
levhaların ve kutsal emânetlerin bulunduğu "Tâbût-ı
Sekîne"yi yâni "Mukaddes sandığı", Mescid-i
Aksâ’da (Beytü'l-Makdis’te), bir odaya yerleştirdi.
Sonraki zamanlarda, Hıristiyânlığın yayılması ve Bizans imparatorlarının
Hıristiyânlığı kabûl etmeleri üzerine, Bizans imparatorları Mescid-i
Aksâ’yı tâmir ettirip Kudüs’ü îmâr ettiler. İmparatorluğun hâkimi
durumunda olan Hıristiyânlar için, mukaddes bir şehir hüviyetine giren
Kudüs’te, Hazret-i Meryem’in, Hazret-i Îsâ’nın ve havârîlerin hâtıralarına
birçok kiliseler yaptırdılar. Kudüs, Hıristiyânların dînî merkezi hâline geldi.
Hıristiyânlar, "hac" için Kudüs’e gelip kutsal yerleri ziyâret
ettiler.
İslâmiyetin ilk yıllarında Müslümânlar, Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksâ’ya
yönelerek namaz kılmışlardır. Yanî Mescid-i Aksâ, Müslümânların ilk
kıblesidir. Bu durum, "Hicret"ten sonraya kadar devâm etmiştir; "kıblenin
tahvîli"ne dâir âyet-i kerîme (Bakara, 144) H. 2. senede nâzil
olmuştur.
Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) de, Mi'râc’a
giderken Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’dan göğe yükselmiştir.
Hulefâ-i Râşidînin ikincisi olan Hazret-i Ömer (radıyallahü
anh), 638 (H. 16) senesinde, Kudüs’ü muhâsara etti. Hıristiyânlar
cizye vermeyi kabûl ederek, Müslümânların himâyesine girdiler. Hazret-i
Ömer’e, Kudüs’ün anahtarlarını bizzat kendileri teslîm ettiler.
Böylece kendi devletleri olan Bizans’ın ağır vergi ve işkencelerinden, eziyet ve cefâlarından, zulümlerinden kurtuldular. Çok kısa zamanda düşmân zan ettikleri Müslümânlardaki adâlet ve merhameti açıkça gördüler.