“Her gün muhakkak tevbe etmelidir”
26/12/2022 Pazartesi Köşe yazarı R.A
“Kul hakkı bulunan günâhlara
tevbe ederken, bu hakları ödemek ve terk edilmiş namâzlara tevbe ederken,
farzları kazâ etmek de lâzımdır”
Evvelki
hafta pazartesi günü yazdığımız “Çok Mühim Tenbîh” başlıklı
makâlemizin sonunda, “Tâm İlmihâl Seâdet-i Ebediyye” kitâbından
“…Cehennemde sonsuz yanmamak için, her gün muhakkak tevbe etmelidir.
Bu tevbeden dahâ mühim bir vazîfe yoktur. Kul hakkı bulunan günâhlara tevbe
ederken, bu hakları ödemek ve terk edilmiş namâzlara tevbe ederken, farzları
kazâ etmek de lâzımdır” şeklindeki kıymetli cümleleri
nakletmiştik.
Günâh
hakkında, hadîs-i şerîfte “Nefse sükûnet ve kalbe ferahlık veren
iş, iyi iştir. Nefsi azdıran, kalbe heyecân veren iş ise günâhtır” şeklinde
bir tarîf yapılmıştır. (Mektûbât-ı Ma'sûmiyye)
Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde
(meâlen) buyurdu ki:
“Biri günâh işler veya kendine zulmeder, sonra pişmân olup,
Allahü teâlâya tevbe-istiğfâr ederse, Allahü teâlâyı afv ve mağfiret edici, çok
merhametli bulur.” (Nisâ, 110)
“De ki, Rabbim; bütün fuhşiyâtı (küfür ve nifâkı), açığını ve
gizlisini, her türlü günâhı, haksız isyânı ve Allahü teâlâya, hiçbir zaman, bir
burhân indirmediği herhangi bir şeyi ortak koşmanızı ve bilmediğiniz şeyleri,
Allahü teâlâya isnâd etmenizi harâm etti.” (A'râf,
33)
“Harâm”: “Allahü teâlânın, Kur'ân-ı kerîmde
yapmayınız diye açıkça yasak ettiği şeylerdir.” “Dinde yasak olan şeyler”e
“günâh” da denilmektedir.
“Günâh-ı Sağîre”: “Küçük günâh”; “Günâh-ı
Kebîre”: “Büyük günâh” demektir. Seyyid Abdülhakîm Efendi’nin
buyurduğu gibi bir de “Ekber-i kebâir” vardır
ki, onlar, hadîs-i şerîfte, “Size kebâirin en büyüklerini haber
vereyim mi?...” ve “Helâk edici 7 günâhtan sakının…” şeklinde
önemli îkâzlarla birlikte zikredilmişlerdir.
İmâm-ı Rabbânî hazretleri “Günâh-ı
sağîreye devâm, büyük günâha yol açar”; “Günâh-ı kebîreye devâm da, küfre yol
açar” buyurmuştur.
Kimyâ-yı Seâdet’te mezkûr bir hadîs-i şerîfte: “Gizli
yapılan günâhın tevbesini gizli yapınız! Açıkça işlenen günâhın tevbesini de
açıkça yapınız! Günâhınızı bilenlere, tevbenizi duyurunuz” buyurulmuştur.
İslâm âlimlerinin tevbe konusunda çok güzel sözleri vardır:
“Günâhlar, eğer zinâ etmek, içki
içmek, şarkı ve çalgı âletleri dinlemek, harâmlara bakmak, abdestsiz mushafa
dokunmak ve bid'at îtikâdı (bozuk, yanlış inanışlar) gibi, Allahü
teâlânın hakkı olup, kul hakları ile ilgili değilse, onların tevbesi,
pişmânlık, istiğfâr ve yalvararak Allahü teâlâdan özür dilemekle olur. Ama
farzları terk etmişse, meselâ namazlarını kılmamış, oruçlarını tutmamışsa,
tevbe ve istiğfâr ancak bunları kazâ ettikten sonra olur. Kul
hakkı ile ilgili olanlarda ise, hakları sâhiblerine veya vârislerine verip
helâllik dilemelidir. Vârisi bilinmezse, sâhibine niyetle
fakîrlere sadaka olarak vermelidir.” (İmâm-ı Gazâlî, Yûsuf Sinânüddîn)
“Günâh işlemekten çekinmeyen âlim, elinde meş'ale tutan bir a’mâya (köre, görme engelliye) benzer. Herkese yol gösterir, fakat kendisi göremez.” (Şeyh Sâdi-i Şîrâzî)