Fetih, huzur ve güven...
01/09/2024 Pazar Köşe yazarı S.K
Müslümanlar, hâkim oldukları her yerde halkın hürriyetini gözetmiş,
canlarını, mallarını ve namuslarını emniyet altına almıştır.”
İslam Medeniyeti -5-
Hazreti Ömer Kudüs’ü fethedip İslam topraklarına katınca Kudüs ahalisine şöyle bir emân [güven] mektubu verdi:
"İş bu mektup, Müslümanların halifesi Ömer’in (radıyallahü
anh) Kudüs ahalisine verdiği emân [güven] mektubudur ki, onların
varlıkları, hayatları, kiliseleri, çocukları, hastaları, sağlam olanları ve
diğer bütün milletler için yazılmıştır. Şöyle ki:
Müslümanlar, onların kiliselerine zorla girmeyecek, kiliseleri yakıp
yıkmayacak, kiliselerin herhangi bir yerini tahrip etmeyecek, mallarından bir
habbe [tanecik] bile almayacak, dinlerini ve ibadet tarzlarını değiştirmeleri
ve İslam dînine girmeleri için kendilerine karşı hiçbir zor kullanılmayacak.
Hiçbir Müslümandan en ufak bir zarar bile görmeyecekler. Eğer kendiliklerinden
memleketten çıkıp gitmek isterlerse, varacakları yere kadar canları, malları ve
namusları üzerine eman verilecektir. Eğer burada kalmak isterlerse, tamamen
teminat altında olacaklar. Yalnız Kudüs ahalisinin verdiği cizyeyi [gelir
vergisini] vereceklerdir. Eğer Kudüs halkından bazıları, Rum halkı ile
birlikte, aile ve malları ile beraber çıkıp gitmek isterlerse ve kiliselerini
ve ibadet yerlerini boşaltırlarsa, kiliseleri ve varacakları yere kadar,
canları, yol masrafları ve malları üzerine emân verilecektir. Yerli
olmayanlar, ister burada otursunlar, isterlerse gitsinler, ekin biçme zamanına
kadar, onlardan hiçbir vergi alınmayacaktır.
Allahü azîmüşşânın ve Resûlullahın (sallallahü teâlâ aleyhi ve
sellem) emirleri ve bütün İslam halifelerinin ve umum Müslümanların
verdiği sözler, işbu mektupta yazılı olduğu gibidir."
***
Hazreti Ömer “radıyallahü anh” Şâm’a gelince, Şâm ordusu
Başkumandanı Ebû Ubeyde bin Cerrâh “radıyallahü anh”, emrinde olanlarla
birlikte halifeyi Şam dışında karşıladı. Bu sırada Halife devesinden indi, sıra
ile bindikleri deveye kölesini bindirdi. Çünkü binme sırası köleye
gelmişti. Oradaki bir akarsudan geçerken Hazreti Ömer ayakkabılarını çıkardı ve
suya girdi. Deveyi yularından çekiyordu. Bu sırada Ebû Ubeyde “radıyallahü
anh” dedi ki:
-Yâ halîfe! Böyle ne yapıyorsun? Bütün Şâmlılar, bilhassa Rumlar,
Müslümanların halîfesini görmek için toplandılar. Sana bakıyorlar. Bu
yaptığını beğenmeyecekler.
Hazreti Ömer de şöyle dedi:
-Yâ Ebâ Ubeyde! Senin bu sözün, burada toplananlar için çok
zararlıdır. İşitenler insanın şerefini, vâsıtaya binerek gitmekte ve
süslü elbise giymekte sanacaklar. Şerefin, Müslüman olmakta ve ibâdet
yapmakta olduğunu anlamayacaklar. Biz aşağı, bayağı insanlardık. [Acem
şâhlarının elinde esir idik.] Allahü teâlâ Müslüman yapmakla bizleri
şereflendirdi. Allahü teâlânın verdiği bu izzetten, bu şereften başka
şeref ararsak, Allahü teâlâ bizi yine zelîl eder!