Takvadan faziletli bir şey yoktur...
03/06/2019 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Takvâ, Allahü teâlâdan korkarak günahlardan kati olarak kaçınmaya
denir.
Ebû İshâk Ezdî hazretleri büyük hadîs âlimlerinden ve Mâlikî mezhebinin en
büyük fakîhlerindendir. 179 (m. 795)’de Basra’da doğdu 282 (m. 895)’de Mekke-i
mükerremede vefât etmiştir. Buyurdu ki:
Takvâ sahibi olmalı, Allahü teâlâdan çok korkmalıdır. Bütün evlâdıma ve din
kardeşlerime vasiyetim, takvâya sıkı sarılmalarıdır. Çünkü, ondan faziletli bir
şey yoktur. Allah indinde insanların en iyisi, takvâsı en fazla olanıdır.
Kur’ân-ı kerîmde Allahü teâlâ takvâ sahiblerini medhettiği kadar, hiçbir
şeyi medhetmedi. Başka ameller, takvâsız kabul olmaz. Nitekim Mâide sûresi 27.
âyet-i kerîmesinde meâlen; “Allahü teâlâ ancak, takvâ sahiplerinin
kurbanını kabul eder” buyuruldu. Kabulden murâd sevâbı noksan olur, sâlih
amel için söz verilmiş olan mertebeye, dereceye kavuşamaz, bu derecelere ancak
takvâ ile kavuşulur demektir. Yoksa sahih olmaz demek değildir.
Takvâ sahibi olmayanların amelleri bâtıl ve fâsid olmaz ve kazası lâzım
gelmediği gibi, terk eden için bildirilen azâba da müstahak olmaz. Ancak,
yapılan amelin karşılığı olan sevap, müttekîlere verilen gibi olmaz. Takvâ,
Allahü teâlâdan korkarak günahlardan kati olarak kaçınmaya denir. Takvâ
sahibi olabilmek için; büyük ve küçük bütün günahlardan sakınmak, kalbini ve
uzuvlarını takvâyı yok edici şeylerden korumak lâzımdır. Kalp, göz, kulak, dil,
el, ayak, karın gibi uzuvları Allahü teâlânın yasaklamış olduğu şeylerden
korumalı, emirleri ile süslemelidir.
Hazreti Ali bir gazâda, kâfirlerden biri ile vuruşup onu alta düşürdü,
göğsüne bastı, öldüreceği sırada, kâfir yattığı yerden Hazreti Ali’nin mübârek
yüzüne tükürdü. Hazreti Ali onu katletmekten vazgeçip ayağa kalktı. Kâfiri
serbest bıraktı. Adam bu işe hayret etti. “Yâ Ali! Beni katletmeye yatırdın. Yüzüne
tükürdüğüm için, bana daha çok eziyet ederek öldüreceğin yerde, beni serbest
bıraktın. Sebebi nedir?” dedi. Hazreti Ali; “Seni katletmeye azmettiğimde,
azmim Allah rızâsı içindi. Yüzüme tükürünce kalbime gadab geldi, sana kızdım.
Derhal hatırıma; gadabını def edip yutanlar için Allahü teâlânın Cennet
vadeylediği geldi. Bu yüzden seni salıverdim” buyurdu. Kâfir, bu hâlden ibret
alıp îmânla şereflendi...
Şimdi ey mümin kardeşim! Kalbini güzel ahlâkla donatmak böyle olur. Yoksa
bir kimseden bir miktar sıkıntı görünce, mukâbele edip, ona iki misli kötülük
etmek, güzel ahlâk sahibinin husûsiyeti değildir. Böyle yapmak kötülenmiştir.