"Allahın Resûlüne, eziyet etmeniz doğru olmaz!"
01/11/2019 Cuma Köşe yazarı V.T
Resûlullah efendimize, vefatından sonra da edebe riayet her Müslümana
lazımdır.
Paşmakçızâde Seyyid Abdullah Efendi Ellidokuzuncu Osmanlı Şeyhülislamıdır.
1091 (m. 1680)’de İstanbul’da doğdu. 1145 (m. 1732)’de Konya’da vefât etti.
Buyurdu ki:
Resûlullah efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem), hayatında olduğu gibi
vefatından sonra da edebe riayet her Müslümana lazımdır. Muhammed bin Ubeyb
şöyle nakletti:
“Birisi; 'Eğer Resûlullah vefât etse, Resûlullahın falanca hanımı ile
evlenirdim' deyince, şu meâldeki âyet-i kerîme nâzil oldu: (Ey imân
edenler! Yemek vaktini gözetmeksizin size izin verilip de davetli olduğunuz
vakitten başka zamanlarda Peygamberin evlerine girmeyin. Fakat çağırıldığınız
zaman girin. Yemeği yediğinizde de hemen [yanından] dağılın. Konuşmak,
sohbet etmek için de izinsiz girmeyin. Çünkü bu, Peygambere eziyet veriyor.
[Çıkın veya girmeyin demeğe] sizden utanıyor, fakat Allah, gerçeği
açıklamayı terk etmez. Bir [Peygamberin] zevcelerine gerekli bir şey
soracağınız vakit de, perde arkasından sorun. Böyle yapmanız, hem sizin
kalbleriniz, hem de onların kalbleri için daha temizdir. Allahın Resûlüne,
sizin eziyet etmeniz doğru olmaz. Arkasından [vefâtından
sonra] zevcelerini nikâh eylemeniz de hiçbir zaman caiz olmaz. Bu
[Peygambere eziyet etmek ve arkasından zevcelerini nikâhlamak], Allah katında
çok büyük bir günahtır.” (Ahzâb-53)
Burada, Allahü teâlânın, gerek hayatta iken, gerekse vefâtlarından sonra
Resûlullaha eziyet verecek şeylerden nasıl muhafaza buyurduğunu iyi
anlamalıdır. Bu husus, dinde zaruri olarak bilinen ve âyet-i kerîmenin,
Resûlullahın vefâtından sonra zevceleri ile evlenmenin ona eziyet olacağını
bildirmesi ile anlaşılmaktadır. Öyleyse Müslüman bir kimsenin, Resûlullaha
karşı çok edebli olması lâzımdır. Bu mevzûda çok dikkatli olmalıdır. Aksi
takdîrde, insanın maazallah ayağı kayar, dünyâ ve âhirette hüsrana uğrar.
Allahü teâlâdan, îmânımız hususunda bizi muhafaza buyurmasını, kalan
ömrümüzde bizi, affı ve mağfireti ile örtmesini dileriz. Söylediklerimizi,
bizim lehimize hüccet kılmasını, yine söylediklerimizi, önümüzde bize ışık
olacak bir nûr kılmasını, bizi Resûlullah efendimizin zümresi arasında ve O’nun
livâ-ül-hamd sancağı altında haşretmesini, bizi O’nun şefaati ve rızâsı ile
rızıklandırmasını, bizi, O’na ve O’nun sünnet-i seniyyesine uyanlardan
eylemesini dileriz.