"On bir ayın sultanı"na kavuşmak üzereyiz...
02/05/2019 Perşembe Köşe yazarı S.A
"Âdemoğlunun bütün amelleri kendisi
içindir, oruç hariç. O, benim içindir. Yemesini içmesini, nefsâni arzularını
benim için terk ediyor, onun karşılığını da ben vereceğim."
"On bir ayın sultanı"na
kavuşmaya günler kaldı... Nasip olursa, 5 Mayıs Pazar akşamı ilk teravihi
kılıp, aynı gece de ilk sahura kalkacağız. 6 Mayıs Pazartesi günü de oruçlu
olacağız inşallah...
Ramazan ayı gelince Sevgili
Peygamberimiz (aleyhisselâm) şöyle buyururdu: (Ramazan geldi. Bu ayda
Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. Yazıklar
olsun o adama ki; bu aya kavuşur, fakat Rabbimizin rahmetinin sağanak sağanak
yağdığı bu ayda mağfirete kavuşamaz. Bu ayda kavuşamadıysa ne zaman kavuşacak?)
Oruç ibadeti, yalnız bu ümmete değil,
diğer ümmetlere de farz kılınmıştı. Fakat onların orucu başka günlerde ve başka
aylarda idi. Bize ise ramazan ayında farz kılındı. Kur'ân-ı kerîmin nazil
olduğu, içinde bin aydan daha kıymetli Kadir Gecesinin bulunduğu ramazan ayının
tercih edilmesi, nimet üstüne nimet oldu bizim için...
Ramazan ayı, manevi ticaret mevsimidir.
Mevsiminde yapılan ticaretin kârı bir başkadır; daha çok kazandırır. Hasat
zamanında mahsul almazsanız, daha sonra alacağınızdan iyi bir netice elde
edemezsiniz.
Bu ayda bizlere çok müjdeler var.
Hadîs-i şerîfte buyuruluyor ki: (Ramazan ayını, oruç tutarak,
ibadetlerle, haramlardan sakınarak, mükafatını Rabbinden bekleyerek geçiren
mü'minin bütün günahları affedilir. Annesinden yeni doğmuş gibi günahsız olur.)
Orucun diğer ibadetlerden farkı, onda
gösteriş yoktur. O, kul ile Rabbi arasındadır, başkalarının haberi bile olmaz.
Meselâ; namaz kıldığımız zaman, bizim
namazımızı beğensinler, takdir etsinler diye içimizden geçirebiliriz. Zekât
verirken de aynı şeyleri düşünebiliriz. Hac, zaten topluca yapılan bir
ibadettir, gizlenemez.
Oruç, gizli bir ibadettir, kimse fark
edemez, ondan ancak Yaratıcımızın haberi olur.
Bunun içindir ki, Rabbimiz şöyle
buyuruyor: "Âdemoğlunun bütün amelleri kendisi içindir, oruç
hariç. O, benim içindir. Yemesini içmesini, nefsâni arzularını benim için terk
ediyor, onun karşılığını da ben vereceğim."
Gösterişten, riyâdan uzak, Allah için
yapılan ibadetler çok kıymetlidir. Nefse en zor gelen şey, ihlasla yapılan
ibadetlerdir. Çünkü onda nefsin hiç payı yoktur.
Hanım evliyâlardan Rabia-i Adviyye hazretleri
bir münâcatında diyor ki: "Ey Rabbim! Senin rızanı kazanabilseydim, bana
kâfi idi. Başkaları razı olmuş, olmamış, beğenmiş, beğenmemiş hiç kıymet ifade
etmez. Çünkü toprağın üzerinde ne varsa toprak olmaya mahkûmdur..."
Doğrusu da bu değil mi?..