"Ben oğlumdan râzı değilim yâ Resûlallah!"
27/10/2019 Pazar Köşe yazarı V.T
Peygamber Efendimiz zamanında bir genç vardı. Bir gün hastalandı
ve dili tutuldu!..
Abdülmü’min Bağdâdî hazretleri hazretleri hadîs, fıkıh ve fen âlimidir. 658
(m. 1260)’da Bağdad’da doğdu. 739 (m. 1338)’de orada vefât
etti. Naklettiği hadis-i şeriflerden biri:
“Peygamber Efendimiz “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” zamanında Alkame
adında bir genç vardı. Hep tâat üzere olup, yaz-kış oruç tutar, geceleri sabaha
kadar ibâdet ederdi... Bir gün hasta yatağında fenâlık geçirdi. Dili tutuldu.
Peygamber Efendimize “sallallahü aleyhi ve sellem” haber verdiler. Hazreti Ali
ve Ammâr bin Yâser hazretlerini Alkame’ye gönderdi. Kelime-i şehâdeti söyletmek
için çalıştılar ise de, dili dönmedi.
Hazreti Ali efendimiz, Hazreti Bilâl-i Habeşî’yi Resûlullah efendimize
gönderdi. Durumu bildirdi. Peygamber Efendimiz; “Alkame’nin anası, babası
var mı?” buyurdu. Orada bulunanlar “Yaşlı bir annesi var”
dediler. “Annesini buraya getirin” buyurdu. Annesini getirdiler. Ona,
Peygamber Efendimiz; “Alkame’ye ne oldu, anlat! Seninle geçinmesi
nasıldır?” buyurdu. Annesi şöyle anlattı:
“Yâ Resûlallah! Alkame çok iyidir. Hep ibâdet, itaat üzeredir. Ama ben
ondan râzı değilim. Çünkü o, hanımının rızâsını, benim rızâmdan önde
tutmaktadır.”
Peygamber Efendimiz; “Dilinin tutulması bu yüzdendir. Ona hakkını
helâl et de, dili açılsın” buyurdu. Annesi; “Ey Allahın Resûlü! O, benim
hakkıma riâyet etmedi. Hakkımı helâl etmem” dedi. Bunun üzerine Peygamber
Efendimiz;
“Ey Bilâl! Eshâbımı topla. Etrâftan odun toplasınlar, Alkame’yi yakacağız.
Çünkü annesi ondan râzı değildir” buyurdu. Annesi;
“Yâ Resûlallah! Benim oğlumu, benim gözümün önünde mi yakacaksınız? Kalbim
buna nasıl dayanabilir?” Peygamber Efendimiz;
“Cehennem ateşi, dünyâ ateşinden çok daha kızgın ve yakıcıdır. Sen ondan
râzı olmadıkça, onun hiçbir itaati makbul değildir” buyurdu. O zaman
Alkame’nin annesi;
“Yâ Resûlallah! Ben ondan râzı oldum. Hakkımı ona helâl ettim” dedi ve eve
gitti. Eve vardığında Alkame’nin sesini duydu. Kelime-i şehâdet söylüyordu.
Dili açılmıştı. Aynı gün vefât etti. Cenâze namazını Peygamber Efendimiz
“sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” kıldırdı. Defin işleri bittikten sonra,
Server-i âlem, Eshâb-ı kirâma dönerek;
“Ey Eshâbım, ey Muhacir ve ey Ensâr! Hanımını annesinden üstün tutana,
Allahü teâlâ ve melekler lanet ederler. Onun farz ve nafile ibâdetleri kabul
edilmez” buyurdu.