Bir at hırsızının nasuh tövbesi...
06/02/2022 Pazar Köşe yazarı V.T
Bir hırsız bulunduğu
şehrin en büyük âlimi ve evliyâsının atını çalmak için ahırına girdi...
Abdullah-ı İlâhî
hazretleri Anadolu evliyâsının büyüklerindendir. Kütahya'nın Simav kasabası
civârında bir köyde doğdu. Buhârâ'ya giderek Ubeydullah-i Ahrâr hazretlerine
talebe oldu. İcazet verilerek Rumeli'de Vardar Yenicesi'ne gönderildi. Burada
Nakşibendiyye-Ahrâriyye yolunu yaydı. 1491 (H.897) yılında orada vefat etti.
Bir sohbetinde, şöyle anlattı:
"Bir hırsız geceleri at çalıp satardı. Ömrünü böyle hebâ ederdi. Bir defâsında
da, bulunduğu şehrin en büyük âlimi ve evliyâsının atını çalmak için ahırına
girmişti. Tam atı çözüp götüreceği sırada, ahırın duvarı yarılıp, içeriye bir
nûr yayıldı. Bu nûr içinde, iki nûr yüzlü zât gözüktü. Hırsız bu hâli görünce,
kendini hemen at gübrelerinin arasına atıp gizlendi. Korku ve telaş içinde
boğazına kadar gübre içine gömüldü. Bu sırada yarılan ahırın diğer duvarından
daha parlak bir nûr gözüktü. Bu nûr arasında da, o zamânın kutbu, en büyük
velîsi olan ev sâhibi çıktı. Öncekiler onu görünce hürmet göstererek selâm
verdiler. Ev sâhibi diğerlerine niçin geldiklerini sorunca; "Falan evliyâ
arkadaşımız vefât etti. Onun yerine kimi tâyin edeceğiz? Size arz etmek
istedik" dediler. Atların sâhibi olan zât; "Onun yerine, at hırsızını
tayin ettik" dedi. Soran iki zât da evliyâ olup ricâl-ül-gayb denilen
velîlerden idiler. At hırsızlığı yapmaya gelen kimsenin, gübreler arasına
gömülüp saklandığını biliyorlardı. Hemen yanına varıp, onu gübreler arasından
çıkardılar, gönlünü alıp, tebrik ederek kucakladılar. Atların sâhibi ve zamânın
kutbu evliyâ zâtın da yanına gelip, elini öptüler. Sonra hep birlikte vefât
eden arkadaşlarının cenâzesini kaldırmaya gittiler."
Abdullah-ı İlâhî,
sohbetinde bulunanlara bunu anlattıktan sonra şöyle dedi:
"Şimdi at hırsızlığı yapmaya giden kimse, nasıl bir çalışma yaptı da
ricâl-ül-gayb denilen evliya arasına girdi? diye bir sual hâtıra gelmesin.
Çünkü o zavallının gübreler arasında mahcûbiyetinden ne kadar zorluk ve ne
kadar pişmanlık çektiği bellidir. Kurtuluş yolu kalmadığını kesinlikle
anlayınca, at çalmak üzere harama yönelişinden dolayı bütün kalbiyle pişmân
olup, o zamana kadar yaptığı işlere öyle bir tövbe (Tövbe-i nasuh) etti ki,
işlediği kötü işlerden gönlü temizleniverdi. Allahü teâlâya yönelip riyâzet
çeken kimseler, onun o anda yaptığı tövbeyi nice seneler yapamaz."