Günahlara tövbe etmek lâzım ve zarûrîdir!..
06/03/2024 Çarşamba Köşe yazarı V.T
"Bütün günâhları terk edip hakîkî tövbe etmedikçe noksan yapılan tövbe
kemâle ermek için kâfî gelmez!"
Neccârzâde Mustafa Efendi büyük velîlerdendir. 1679 (H.1090) senesinde
Şebinkarahisar’da doğdu. İstanbul’a gelip zamânın âlimlerinden ilim öğrendi. On
yedi yaşında Beşiktaş'taki Sinân Paşa Câmii yanındaki medresede ders vermeye
başladı. Bu sırada, Üsküdar’da Şeyh Fenâî Efendinin derslerine ve sohbetlerine
devâm etti. Bu hocasından Celvetiyye icâzeti aldı. Edirne’ye giderek Arabzâde
Hacı İlmî Efendinin sohbetlerinde bulundu. Ondan Müceddidiyye yolundan icâzet
aldı. Edirne’de bir sene kaldıktan sonra İstanbul’a döndü. 1746 (H.1159)
senesinde vefât etti.
Neccarzâde buyurdu ki: “Bütün Müslümanların günahlarına tövbe etmesi lâzım
ve zarûrîdir. Ölünceye kadar dâimâ tövbe ve istiğfâr etmek lâzımdır. Allahü
teâlâ Kur’ân-ı kerîmde müminlerin tövbe etmesini emr buyuruyor. İstiğfârdan
murâd tövbedir. Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselâm hadîs-i şerîfte
buyurdu ki: (Allahü teâlâya tövbe ediniz. Ben her gün yüz defâ tövbe
ediyorum.) Mahlûkâtın efendisi hiç günâhı olmadığı, mâsûm ve pâk
olduğu hâlde böyle yaparsa biz her hâlükârda tövbe ve istiğfâra muhtâcız. Sonra
kul hayâtı boyunca günâh ve kusûrdan, gafletten ve yüksek makamlardan mahrûm
kalma hâllerinden kurtulamaz...
Tövbe ile ilgili diğer bir incelik de şudur ki: Bütün günâhları terk edip
hakîkî tövbe etmedikçe noksan yapılan tövbe kemâle ermek için kâfî gelmez.
Çünkü günâhlar sebebiyle kalbde hâsıl olan karartılar ve lekeler, Allah yolunda
ilerlemeye mâni olurlar. Bütün günâhlara tövbe etmek lâzımdır.”
İbn-i Mâce’nin bildirdiği hadîs-i şerîfte; “Bir bid’at, küfre yol
açmasa bile bunu ortaya çıkaranın orucu, haccı, umresi, cihâdı, tövbesi ve
hiçbir iyiliği kabûl olmaz. Bu kimsenin, yağdan kıl çıkar gibi, Müslümanlıktan
çıkması kolay olur” buyuruldu. Şartlarına uygun olan farzları ve
nafileleri sahîh olur, borçtan kurtulur ise de, kabûl olmaz. Yani bunlara
sevap verilmez. Bid’ati küfrüne yol açarsa, yanî küfre sebep olan bir söz
söyler, bir şey kullanır, bir iş yaparsa, îmânı giderek, ibâdetleri sahih de
olmaz...
Bid’at sahibi, bid’atini iyi ve sevap bilir. Bunun için dinden kolay
çıkar. Bid’at işleyen, bunu ibâdet sanmakta sevap beklemektedir. Günah
işleyen ise, günahını suç bilmekte, Rabbinden utanmakta, azâbından
korkmaktadır. Bid’atler, büyük günahdır. Fakat her günah bid’at değildir.