İslâmiyet, âdete modaya göre değiştirilemez!..
04/12/2019 Çarşamba Köşe yazarı H.Y
İslâmiyet âdetlere yer verseydi, daha başlangıcında cahil Arapların kötü
âdetlerini yasak etmez ve Kâbe’nin içine kadar girmiş bulunan putperestliği hoş
görürdü.
Dinde tahrif hareketleri -16-
Müslümanlarda, birkaç yüz seneden beri bir duraklama, hatta gerileme olduğu
meydandadır. Bu gerilemeyi görerek, İslâmiyetin bozulduğunu söylemek, çok
haksız ve pek yanlıştır. Geri kalmanın sebebi, Müslümanların dine
sarılmamaları, dinin emirlerini yerine getirmekte gevşek davranmalarıdır. İslâm
dinine, başka dinlerde olduğu gibi, hurafeler karışmamıştır. Cahillerin yanlış
inanışları ve konuşmaları olabilir. Fakat bunlar, İslâmın temel kitaplarında
bildirilenleri değiştirmez. Bu kitaplar, Resûlullah efendimizin sözlerini ve
Eshâb-ı kiramdan gelen haberleri bildirmektedir. Hepsi, en salahiyetli âlimler
tarafından yazılmıştır. Bütün İslâm âlimlerince söz birliği ile beğenilmiştir.
Asırlar boyunca, hiçbirinde hiçbir değişiklik olmamıştır. Cahillerin
sözlerinin, kitaplarının ve dergilerinin hatalı olması, İslâmiyetin temel kitaplarına
kusur ve leke kondurmaya sebep olamaz.
Bu temel kitapları her asrın modasına, gidişine göre değiştirmeye
kalkışmak, her zaman için yeni bir din yapmak demek olur. Böyle değişiklikleri,
Kur'ân-ı kerime ve hadis-i şeriflere uydurarak yapmaya kalkışmak, Kur'ân-ı
kerimi ve hadis-i şerifleri bilmemenin, İslâmiyeti anlamamanın alâmetidir.
İslâmın emirlerinin, yasaklarının zamana göre değişeceğini sanmak, İslâm
dininin hakikatine inanmamak olur. Bir âyet-i kerimede meâlen; (Müminler
ma'rûf olan şeyleri emreder) buyuruldu. Kur'ân-ı kerime, İslâmiyete
saygısızca saldıran aşırı reformculardan Ziya Gökalp ve
benzerleri, bu âyet-i kerimedeki (ma'rûf) kelimesine, örf,
âdet diyerek, İslâmiyeti âdete, modaya göre değiştirmeye kalkıştılar. Bunların
dediği gibi, İslâmiyet âdetlere yer verseydi, daha başlangıcında cahil
Arapların kötü âdetlerini yasak etmez ve Kâbe’nin içine kadar girmiş bulunan
putperestliği hoş görürdü. Âyet-i kerimedeki Ma'rûf kelimesi,
İslâmiyetin kabul ettiği iyilikler demektir.
Bizdeki Avrupa taklitçilerinin hemen hepsi, bütün kuvvetleri ile İslâmiyete
mahsus olan hükümlere, hatta izinlere saldırarak, İslâmiyeti yok etmeye, bunun
yerine Avrupalıların ahlâksızlıklarını, Hıristiyanlığı getirmeye uğraştıkları
görülmektedir. “Türkçülük” perdesi arkasında çalışan çok sinsi ve usta bir
dinde reformcu olan Ziya Gökalp (Din ve İlim) adındaki
manzûmesinde, bakınız nasıl zehir kusmaktadır: “Kadın tamam olmadıkça,
eksik kalır bu hayat!/Ailenin adle uygun olmak için binası,/Nikâh, talâk,
mîrâs, bu üç işte gerek müsâvât!/Bir kız, irsde yarım erkek, izdivâcda dörtte
bir,/Bulundukça, ne âile, ne memleket yükselir.”
Ziya Gökalp, başka yazılarında da, Kur’ân-ı kerîme, namaza saldırdığı gibi,
bu şiirinde, kadın hakları perdesi altında, İslâmiyeti lekelemeye kalkışıyor…