Dil, cennete de götürür cehenneme de!..
07/12/2023 Perşembe Köşe yazarı S.A
Dilimiz sayesinde derdimizi
anlatabiliyor, ilim öğreniyor ve öğretebiliyoruz. Yine dilimiz yüzünden,
gaileler yaşıyor, dert çekiyoruz.
Dil; küçücük bir organdır fakat ibadeti de, isyanı da büyüktür.
Küfür ve iman ancak dilin şehâdetiyle açığa çıkar.
Sahasının ne sonu vardır, ne de sınırı. Hayır da dilin alanına
girer, şer de…
Dilini dizginleyemeyenleri şeytan sürükler, uçurum kenarına
çeker. Şeytanın en çok günah işlettiği uzvumuz dilimizdir. Dilin şerrinden
ancak "onu İslami terbiye ile gemleyen" kurtulabilir. Dilin nerede
iyi ne zaman kötü kullanıldığı herkes tarafından bilinemez. Güzel dinimiz bu
hususları açık ve seçik belirtmiştir.
İnsanlara verilen en büyük nimetlerden biri konuşabilme
kabiliyetidir. Evet hayvanların da dili vardır, hem bizimkilerden iridir ama
onlar söz söyleyemezler.
Dilimiz sayesinde derdimizi anlatabiliyor, ilim öğreniyor ve
öğretebiliyoruz. Yine dilimiz yüzünden, gaileler yaşıyor, dert çekiyoruz.
Dil insanı cennete de götürür, cehenneme de…
Nice insanlar ağızlarından çıkan bir söz yüzünden öldürülmüş ya
da hapishanelerde çürümüşlerdir.
Niceleri de yaptıkları konuşmalarla takdir toplar, yüksek
makâmlara getirilir...
İmanlı olabilmek için, "kalp ile tasdîk"ten sonra
"dil ile ikrâr" gerekir. Sahih iman için ikisi de lâzımdır.
Bakması bile bize haram olan yabancı bir hanım, bir sözle (nikâh
akdi) helâlimiz oluyor, aynı evde beraber yaşıyoruz.
Eğer ağzımızdan küfre sebep olacak bir cümle çıkarsa, hem
imanımızı hem nikâhımızı tazelemek zorunda kalıyoruz.
Bunun için konuşmaya başlamadan evvel söyleyeceklerimizi
süzmeli, kontrol etmeliyiz.
Hazret-i Ebu Bekir dilinin altına çakıl taşı koyar, konuşmadan
evvel cümleleri ölçer biçerdi.
Eğer bir söz kendimize veya birilerine faydalı olacaksa
söylenmeli, yok faydasız ise konuşmaktan sakınmalı.
Hadis-i şerifte buyuruluyor: "Mü'minin dili kalbinin
arkasındadır. Önce düşünür, sonra konuşur. Münâfıkın dili kalbinin önündedir,
önce konuşur sonra düşünür."
Konuştuktan sonra düşünmek neye yarar? Artık ok yaydan
çıkmıştır. Pişmanlık faydasızdır.
Öyle ya söylemediğimizin sahibiyiz, söylediklerimizin
esiri… Allahü teâlâ bize bir dil vermiş, iki kulak. Demek ki iki dinlemeli
bir konuşmalıyız.
Yine dilimizi iki kilit arkasına koymuş, dişler ve dudaklar...
Gereksiz konuşmamalı, meselâ birine "oruç musun" diye
sorup zor durumda bırakmamalı.
Ne yazık ki dilimize dolanan mânâsız sorular var. Adın ne?
Memleket nere? Mesleğin? Hangi mektebi bitirdin? Ne kadar maaş alıyorsun?
Askerliği nerede yaptın? Evli misin? Çocuk var mı? Kaçı kız, kaçı erkek?
Hâlbuki kabre girince tek soruya muhatap olacağız: "Buraya
ne amelle geldin?"