Biz kuluz, başıboş değiliz!..
11/10/2021 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Mubâhların fazlasından
sakınmalıdır. Mubâhları, lüzûmu kadar kullanmalıdır.
Ebünnecîb Sühreverdî
hazretleri Şâfiî fıkıh ve hadis âlimidir. 490 (m. 1097)’de İran’da Sühreverd
kasabasında doğdu. Bağdat’a giderek Nizâmiye Medresesi’nde meşhur âlimlerden
Şâfiî fıkhı ve hadis dersleri aldı. Abdülkādir-i Geylânî’nin şeyhi Muhammed Debbâs’a
intisap etti. İcazet alarak talebe yetiştirdi. 563 (m. 1168)’de Bağdat’ta vefat
etti. “Âdâbü’l-mürîdîn” isimli eserinde, müridlerin tasavvuf yolunda uyması
gereken kurallardan bahseder. Bu kitabında şöyle anlatır:
Biz kuluz. Sahibimizin
emrindeyiz. Başı boş değiliz. Her istediğimizi yapmaya serbest değiliz. İyi
düşünelim! Uzağı gören akıl sahibi olalım! Kıyâmet günü utanmaktan, pişman
olmaktan başka, ele bir şey geçmez. Gençlik çağı, kazanç zamanıdır. Merd olan,
bu vaktin kıymetini bilip, elden kaçırmaz. İhtiyârlık herkese nasip olmaz.
Nasip olsa da, rahat, elverişli vakit ele geçmez. Vakit de bulunsa,
kuvvetsizlik, hâlsizlik zamanında, yarar iş yapılamaz. Bugün, her vaziyet
elverişli iken, ananın babanın varlığı büyük nîmet iken, geçim derdi olmayıp fırsat
elde iken, güç kuvvet yerinde iken, hangi özür ile, hangi sebeple, bugünün işi
yarına bırakılabilir? Peygamberimiz, (Yarın yaparım diyen helâk oldu, ziyân
etti) buyurdu. Eğer dünya işlerini yarına bırakırsan ve bugün hep âhıret
işlerini yaparsan güzel olur. Fakat, bunun aksini yaparsan çok çirkin olur.
Gençlik zamanında, insanı üç din düşmanı olan, nefis, şeytan ve kötü insanlar
aldatmaya uğraşmaktadır. Bunlar karşısında az bir ibâdet pek kıymetli olur.
İhtiyârlıkta yapılan, bundan kat kat fazla ibâdetlerin bu kadar kıymeti olmaz.
Mubâhların fazlasından sakınmalıdır. Mubâhları, lüzûmu kadar kullanmalıdır. Bunları da, Allahü teâlâya kulluk etmek niyeti ile yapmalıdır. Meselâ, bir şey yerken, Allahü teâlânın emirlerini yerine getirmek için kuvvetlenmeye, giyinirken avret yerini örtmeye ve soğuktan, sıcaktan korunmaya niyet etmeli ve her mubâh için gerekli niyetleri yapmalıdır. Büyüklerimiz azîmet ile hareket etmiş, ruhsattan elden geldiği kadar kaçınmıştır. Mubâhları, zarûret miktârı kullanmak da azîmettir. Bu devlet, bu nîmet ele geçmezse, mubâhlardan dışarı çıkmamalı, haram ve şüphelilere taşmamalıdır. Allahü teâlâ kullarına çok merhamet ve ikrâm ederek, mubâh olan şeylerle zevklenmeye izin vermiştir. Pekçok şeyleri mubâh etmiştir. Helâl olan bu sayısız zevkleri, lezzetleri bırakıp da, haram edilen birkaç zevke sapmak, Allahü teâlâya karşı, ne kadar edepsizlik olur.