"Canımız tâze hurma istiyor!"
16/12/2019 Pazartesi Köşe yazarı A.U
Irak’ta yaşayan velîlerden Alî bin Heytî hazretlerinin bir
hizmetçisi vardı.
Hâl ehli bir kişiydi.
Bir zaman hastalandı.
Hastalığı gitgide arttı.
Alî bin Heytî hazretlerine;
“Hocam! Benim canım tâze hurma yemek istiyor” dedi.
Ancak hurma mevsimi değildi.
Alî bin Heytî;
“Evlât! Bu mevsimde tâze hurma bulunmaz, ama Ketfan vilâyetinde bolca
vardır” buyurdu.
Orada bir tanıdığı vardı.
Adı Abdüsselâm idi.
Ama bu yer, altı aylık mesâfede uzak bir yerdi.
Oradan seslendi ki:
“Ey Abdüsselâm! Bize oradan tâze hurma getir.”
Hizmetçi, son nefeslerini alıyordu ki, Abdüsselâm bir sepet hurmayla geldi.
Ve dönüşe geçti.
Bir müddet gitti.
Sonra bir “kadın” gördü.
Ve bir anda ona âşık oldu.
Nefsine aldanıp, berâber olmak istedi.
Ancak kadın, ona;
“Şu kadar paran yoksa yanıma gelme!” diye haber gönderdi.
O, bu teklîfi aldı.
Hemen kabul etti.
Zîrâ nefsine aldanmıştı.
O gece kadına gitmeye karar verdi.
Alî bin Heytî hazretleri, vâkıf oldu bu hâle.
El kaldırıp;
“Yâ Rabbî! Onu, o günâhı işlemekten koru” diye duâ etti.
Rabbine yalvardı.
Abdüsselâm’ın, o anda kalbi değişti.
Gitmekten vazgeçti ve tövbe etti...