"Ulu Hakan"ın son günü!..
10/02/2024 Cumartesi Köşe yazarı A.D
II. Abdülhamid Hân 3 yıl Selanik'te tutulduktan sonra, Balkan Savaşları
başlayınca 1912'de İstanbul'a getirilir ve Beylerbeyi Sarayı'na
yerleştirilir...
Cennetmekân İkinci Abdülhamid Han, Osmanlı padişahlarının otuz dördüncüsü ve en yükseklerinden idi. İslam halifelerinin doksan dokuzuncusu idi...
1842'de doğdu. 1918 senesinin 10 Şubat'ında vefat etti.
Çemberlitaş’ta, dedesi Sultan ll. Mahmud Han'ın türbesinde medfundur...
Abdülhamid Han; aklı, zekâsı ve ilmi fevkalade üstün bir padişahtı. Tahta
oturduğunda; Batılıların asırlar boyunca İslamiyet'i yok etmek için hazırladığı
yıkıcı, sinsi planlarını sezip, önlerine aşılmaz bir set
olarak dikildi. Hazırlayanları ve maşa olarak kullandıkları yerli
işbirlikçilerini, sahte kahramanları işbaşından uzaklaştırdı. İslam
bilgilerini, yani din ve fen ve ahlak bilgilerini memleketin her yerine yaydı.
Çok sayıda kültürlü din adamı yetiştirdi...
Abdülhamid Han'ın İslamiyet'e hizmeti, saymakla bitmez. Ne yazık ki,
1909'da (İttihat ve Terakki Cemiyeti tarafından darbe ile) tahttan
indirilince, bütün bu ilerlemeler durdu ve memleket kana boyandı... Din
işlerine de fesat karıştı. Onun zamanında yazılan din kitapları, bir ilim heyeti
tarafından tetkik edilirdi. Tasdik edilip, izin verilenler bastırıldı. Artık
din kitapları salahiyetli âlimler tarafından kontrol edilmez oldu...
"Ulu Hakan" Abdülhamid Han'ın zamanı; çileler,
entrikalarla dolu aydınların(!) gaflet içinde boğuldukları bir devir
olarak tarihe geçmiştir...
Onun tahttan indirilmesinin üzerinden 10 yıl geçmeden koca imparatorluğun
dörtte üçünün elden çıkması, memleketi 33 yıl nasıl idare ettiğinin en
açık delilidir...
Büyük İslâm âlimi Abdülhakîm Arvâsî hazretleri buyurdu ki: "Abdülhamid
Hân, Fatih’ten, Yavuz’dan, Kânûnî’den daha üstündür...”
***
II. Abdülhamid Hân 3 yıl Selanik'te tutulduktan sonra, Balkan Savaşları
başlayınca 1912'de İstanbul'a getirildi ve Beylerbeyi Sarayı'na
yerleştirildi... Rahatsızlığı ilerlemişti. Hayatında hiçbir sabah terk
etmediği banyo ve duşa girmesi, zatürre hastası olan Sultanı iyice
ağırlaştırmıştı... Doktorlar seferber oldu ancak verilen ilaçların
hiçbir faydası olmadı... Son gününü Müşfika Kadın Efendi şöyle anlatır:
"O gün sabah banyosunu yaptı. Ben çamaşırlarını giydirdim Fakat baktım
ki sırtı durmadan terliyor.
-Aman Efendiciğim, çok terliyorsunuz, dedim.
-Kadın Efendi, bu ecel teridir, cevabını verdi.
Elbisesini giydi. Kahvesini verdik. Hamamdan sonra kahve içmek âdeti idi. Yarım
bardak sütlü maden suyu da içti. Oturduğu yerde iki rekat namaz kıldı. Bundan
sonra ağırlaşmaya başladı... Ve çok geçmeden de rahmet-i Rahmana
kavuştu..." Ruhu şad olsun...