Vakti gelmedi mi ki?
18/01/2019 Cuma Köşe yazarı A.U
Irak’ta yetişen evliyânın büyüklerinden Ebû Bekr bin Hüvârâ hazretleri; gençlik senelerinde harâmîlik yapar, insanların yolunu keserdi.
Adamları vardı yanında.
O, hepsinin reîsiydi...
Bir gece, çetesiyle tenhâda gidiyordu ki, bir kadının, kocasına; "Korkuyorum, şimdi İbni Hüvârâ gelip bizi yakalar!" dediğini işitti.
Ve bir ses duydu...
Gâipten geliyor ve;
“Ey ibni Hüvârâ! Allah'tan korkma zamanı gelmedi mi?” diye nidâ ediliyordu.
Bu sesle irkildi.
Ve ağlayarak;
"Bu nasıl iş ki, insanlar benden korkuyorlar, bense Rabbimden korkmuyorum!" dedi.
O an tövbe etti.
Hak yola yöneldi.
Ve bir gece yattı.
Resûl-i ekrem’i gördü rüyâsında.
Yanında Ebû Bekr-i Sıddîk da vardı.
İbni Hüvârâ, Efendimize yaklaşarak; “Bana, hırka giydirir misiniz” dedi.
Resûl-i zîşân Efendimiz,
Hazret-i Sıddîkı gösterip;
“Senin üstâdın odur, sen ona git!” buyurdu.
Ve Hazret-i Sıddîk'a;
“Yâ Ebâ Bekr! Adaşın Ebû Bekr’e hırka ve takke giydir” buyurdu.
O da îfa etti bu emri.
İbni Hüvârâ uyandı...
“Hırka” ile “takke”yi üzerinde buldu.
O gün Irak semâlarında;
“Ebû Bekr bin Hüvârâ, Allah'a yakın bir velî oldu” nidâsı duyuldu.